Kısa öykü.
Yazan: Mansur Kuşan

Sizden hanginiz ki masumdur, ilk taşı o atsın.
Sekizinci bâb, Yuhanna İncil
Oğlumun piç olduğunu bildiren mahkeme kararını değiştirtmem, senin ve ailenin konuya yaklaşımından dolayı. Başka çarem yok. Şayet Behram Muacir, Kamuran’ı evlatlığa kabul etmezse oğlumun çocuk esirgemede alacağı terbiyeyi, senin ailenin vereceği terbiyeye yeğlerim.
Sen, bu uzun yıllar boyunca içimdeki tüm yaşama sevincini ve şevkini kırmaya çalıştın. Ama yapamadın. Nedeni de beraberliğimizin ilk yılında, akrabaların olan kadınların hepsinin ölmüş olduklarını fark etmemdir.
Akrabalarının arasında, amcanın karısı Afet’ten başka bir kadın gösterebilir misin ki kocalarının istekleri dışında, bir şeye karşı istekleri, kendilerine ait bir fikirleri olsun? Tabii ki ben hepsini de seviyorum ve de onlara acıyorum. Yıllar boyunca da hepsinin dert anası oldum.
Hem sen hem de tüm akrabaların, Afet Yenge’nin sadece kendi yaşamından değil, özellikle Hacı Ağa Bağır’dan da memnun olduğunu sanıyordunuz. Dahası, onun cenneti de garantilediğinden emindiniz. Tabii bu arada ben de giderek inanmaya başlamıştım ve kendi kendime, “Olur mu hiç! Otuz beşine gelmiş bir kadın adımını evden dışarı atmamış, kocasından, oğullarından başka kimse onun bir tel saçını -ki şimdi aklaşmış, natır Suğra’nın dediği gibi sanki bir avuç ak yün yumağı koymuşlar tepesine- görmemiş olsun,” diyordum.
Okumaya devam et “Zaniye”