İran’da Düşünür Kıyımı Geleneği

1 Mayıs Dünya İşçi Bayramı nedeniyle çok zaman önce yazdığım bu makaleyi yayımlıyorum:

İran’da Düşünür Kıyımı Geleneği[1]

Hep böyle olmuştur. Gelişimini bitirmiş ve gelişmenin önünde bir engele dönüşmüş toplumsal düzen ve saflaşmalar ve buna karşın çürümüşlüğe karşı sürgün veren yeni düzenin habercisi sınıfsal gelişim ve düşünümün ortaya çıkışı. Yeni doğan düşünceler kendi sistematiği içinde, mevcut ilişkileri ve nihayetinde kendini yok etme doğrultusunda gelişir ve yerini gelecekte filizlenecek olan yeni düşüncelere bırakır. Ancak doğan düşünceler ortaya çıkıp tarihsel işlevini yerine getir(e)mediği sürece, eski ve çürümüş sistemin ilişkileri ile ve ona uygun düşünce sistemleri ile aynı zamanda yaşamlarına devam eder. Bu nedenle toplumsal ilerleyişe ters düşen çürümüş düşünce ve sistemlere egemen erklerin, bu çürümüş sistemi yok etme amacını barındıran yeni doğan düşünce ve sistemleri yok etmeleri bir yerde “normal” karşılanmalıdır.

Modern “dünyanın” temsilciliğini yaptığı sermaye düzeninin ulaştığı son dönemlerde, kendi varlıklarına tehlike oluşturmadıkları sürece, egemen güçler düşünürlerin fiziki yok edilişleri yerine ya sisteme uygun düşünürler yetiştirmekteler ya da sisteme karşı durabilecek düşünürlerin doğuşunu önlenmekte ve böylece kişi yerine düşünceler yok edilmekte ve bu bağlamda doğuştan sakat doğan düşünceler bütün olanaklarla desteklenmektedir. Bu çabalar kimi toplumlarda “vatanseverlik” ve “milli birlik ve beraberlik”, “ulusal çıkarlar”, “ahlak ve dindarlık”, “modernlik ve aykırılık” gibi kisvelere bürünebilmektedir. İran’da olagelmiş pratik ise “Düşünceyi yok et! Düşünceyi yok edemiyorsan düşüneni yok et!” temeline dayanmıştır.

Okumaya devam et “İran’da Düşünür Kıyımı Geleneği”

Mevlana’dan çevirdiğim bir gazel

Evin aydınlığısın bırakıp evi gitme sakın
      Şeker gibi işretimizi koru fakat gitme sakın
Baş düşmanım işve eder işvesini dinleme sen
      Can evimi hüzne gama sen bırakıp gitme sakın
Bizim ve öz düşmanını tanrı için şad eyleme
      Dinleme düşman hilesin dostu üzüp gitme sakın
Hasteli kimse sanemim güzel konuşmaz arkadan
      Dost kereminden neyin var, var ise ver gitme sakın
Saman gibi her soluğun her rüzgara salma sakın
      Vesveseyi bir kerede yak fakat gitme sakın

Şirazlı Sadi’den bir gazel

Öldüğüm nefeste seni arzularken ölürüm / sokağının toprağı olurum umuduyla can veririm

Kıyamet sabahı kaldırdığımda başımı topraktan / seninle konuşmaya kalkarım seni arar dururum

İki âlemin tanıkları tanık oldukları o cem’ide / senden yana bakarım tekçe senin kulun olurum

Yokluk yatağında uyursam da binlerce yıl ne gam / sonunda senin saçının rayihasıyla uyanırım

Ravza hadisini söylemem, koklamam cennet çiçeklerini / Huri cemalin aramam sana, sana koşarım

Rıdvan sakisinin elinden içmem cennet şarabını  / bana şarap ne gerek yüzünün sarhoşu olurum

Sen var iken gitmek bin çölü aşmak kolay /  hata yaparsam eğer Sadi sana doğru gelirim.

Nobel Ödüllü Yazar Günter Grass ve İsrail

Dünya Basınından:

Günter Grass, Ne Söylenmeli (ya da Söylenmesi Gereken) adlı şiirini yayımladıktan sonra İsrail resmi yetkililerince “kabul edilir kişi” olmadığı açıklandı ve Günter’in İsrail’e girişi yasaklandı. Alman Yeşiller Partisi, İsrail’in bu tutumunun Günter’in demokratik haklarına saldırı olarak değerlendirdi. Günter yazdıklarını savunarak ekledi: “Şayet İsrail sıradan bombalarla bile İran’ın nükleer enerji merkezlerine saldırırsa Üçüncü Dünya Savaşını tetikler.” Günter sözlerinin devamında Almanya’da İsrail’in nükleer güç olduğunu ifade etmenin yasak olduğunu açıkladıktan sonra İsrail’in dünya barışını tehdit ettiği konusundaki genel suskunluğa katılmak istemediğini sözlerine ekledi.

Yanlışlıkla kendimden kaçtım

Şakayık Za’feri’den İran Kadın Ozanlar Seçkisi için çevirdiğim bir şiir:

 
kendim gibi bir aşık
küçük memeleri ve soluk teniyle
gövde üzerinde sevdalıca dönmek
karanlık ve yalnızlıkla dolu
dörtnala
gitmek
babaya karşı ayaklanmış
bu hatalı yılların analığının anası olduğunu
bilen bir annenin anılarına karşı ayaklanmış

Okumaya devam et “Yanlışlıkla kendimden kaçtım”

Suskumuzu öldürdüler

Şebnem Azer’ın İran Kadın Ozanlar Seçkisi için çevirdiğim bir şiiri:

suskumuzu öldürdüler

 
suskumuzu öldürdüler
ağızla caddeye sürüklediğimiz gövdemizi
soğuk silahımız olan elimizi
sesimizi öldürdüler

hayır!
biz hiçbir şeyi saklamadık
ne ceplerimizde
ne yumruklarımızda
sadece
bu hıncın karanlığını aydınlatan
bir ışık istiyorduk
gözyaşlarımızı
mendilinin köşesine teyelleyecek
bir el
adımızı anımsayacak bir kelam istiyorduk

Okumaya devam et “Suskumuzu öldürdüler”

sonsuz Tuba

Roya Tefti’den İran Kadın Ozanlar Seçkisi için Farsçadan çevirdiğim bir şiir:

bin dallı tubayım Tuba
biricik yol kalmış
ben senin sütünü kendimle paylaştım yalnızca
senin yuvarlak yapraklarını emerim ellerimin sumağı 
ve gözlerim göğsünde
Tuba!
erimiş karların kadınısın
her iki göğsünü koy ağzıma
aşkı paylaşıyor musun? başsızım ve uykusuz
senin o yan yatışının hazzı var ya?
koynumu saksı yapayım senin için
en yüksek dalının bibere bulaşmamış olduğunu söyle
son güneşi senin için yerim sonuna değin
bitmeyen Tuba
ve o adsız dalı koy ağzıma

Günter Grass’in şiiri!

Günter Grass’in savaş aleyhtarı ve İsrail’in hukuk tanımaz saldırganlıklarını eleştiren Ne Söylenmeli adlı şiiri, savaş çığrıtkanlarını çok kızdırmışa benziyor! Bu şiir ilk kez Süddeutsche Zeitung’da yayımlandı. Amerika, İsrail ve yandaşlarına kalırsa bir tek kendileri konuşacaklar ve bütün insanlar onların zırvalarını kabullenip peşlerinden meeeleyerek sürüklencekler.

İğnenin ucu kadar aydın olmanın vicadnını taşıyan herkes SAVAŞA HAYIR demeli…

Günter Grass

Germany’s most celebrated writer’s lyrical warning of a looming Israeli aggression against Iran triggers international row
Günter Grass’s poem What Must Be Said was first published in the Süddeutsche Zeitung.  Photograph: Graeme Robertson
Luke Harding and Harriet Sherwood

The Guardian, Thu 5 Apr 2012 23.16 BST

During his long literary career, Günter Grass has been many things. Author, playwright, sculptor and, unquestionably, Germany’s most famous living writer. There is the 1999 Nobel prize and Grass’s broader postwar role as the country’s moral conscience – albeit a claim badly undermined in 2006 when it emerged that the teenage Grass had served in the Waffen SS. But at the ripe old age of 84, Grass has triggered a furious row with a poem criticising Israel.
Entitled What Must Be Said and published on Wednesday in the Süddeutsche Zeitung, the lyric warns of a looming Israeli aggression against Iran. It argues that Germany should no longer deliver nuclear submarines to Israel that might carry “all-destroying warheads”.
Grass also takes aim at Germany’s reluctance to offend Israel – reproaching himself for “my silence” on the subject, and acknowledging that he will inevitably face accusations of antisemitism.
He muses:Why do I only speak out now/Aged and with my last drop of ink:/Israel’s nuclear power is endangering/Our already fragile world peace?” He supplies his own apocalyptic answer: it must be said because “tomorrow might be too late“. Okumaya devam et “Günter Grass’in şiiri!”

Hayyam’dan çeviridklerim!

 Bu dörtlülerin ilki orjinal farsça, sonrasında benim çevirilerimdir. Affola!

Ber mefreşe xak xoftéqan mibinem                     der ziré zemin nehoftéqan mibinem

Çendanké bé sehrayé edem minégerem              na amedeqano reftéqan mibinem

Toprak halıda çok uyuyanlar gördüm                 altında yerin ne saklananlar gördüm

Yokluk çölüne baktığımda ben heyhat                hiç gelmemiş ile gitmiş olanlar gördüm

Okumaya devam et “Hayyam’dan çeviridklerim!”