1 Mayıs Dünya İşçi Bayramı nedeniyle çok zaman önce yazdığım bu makaleyi yayımlıyorum:
İran’da Düşünür Kıyımı Geleneği[1]
Hep böyle olmuştur. Gelişimini bitirmiş ve gelişmenin önünde bir engele dönüşmüş toplumsal düzen ve saflaşmalar ve buna karşın çürümüşlüğe karşı sürgün veren yeni düzenin habercisi sınıfsal gelişim ve düşünümün ortaya çıkışı. Yeni doğan düşünceler kendi sistematiği içinde, mevcut ilişkileri ve nihayetinde kendini yok etme doğrultusunda gelişir ve yerini gelecekte filizlenecek olan yeni düşüncelere bırakır. Ancak doğan düşünceler ortaya çıkıp tarihsel işlevini yerine getir(e)mediği sürece, eski ve çürümüş sistemin ilişkileri ile ve ona uygun düşünce sistemleri ile aynı zamanda yaşamlarına devam eder. Bu nedenle toplumsal ilerleyişe ters düşen çürümüş düşünce ve sistemlere egemen erklerin, bu çürümüş sistemi yok etme amacını barındıran yeni doğan düşünce ve sistemleri yok etmeleri bir yerde “normal” karşılanmalıdır.
Modern “dünyanın” temsilciliğini yaptığı sermaye düzeninin ulaştığı son dönemlerde, kendi varlıklarına tehlike oluşturmadıkları sürece, egemen güçler düşünürlerin fiziki yok edilişleri yerine ya sisteme uygun düşünürler yetiştirmekteler ya da sisteme karşı durabilecek düşünürlerin doğuşunu önlenmekte ve böylece kişi yerine düşünceler yok edilmekte ve bu bağlamda doğuştan sakat doğan düşünceler bütün olanaklarla desteklenmektedir. Bu çabalar kimi toplumlarda “vatanseverlik” ve “milli birlik ve beraberlik”, “ulusal çıkarlar”, “ahlak ve dindarlık”, “modernlik ve aykırılık” gibi kisvelere bürünebilmektedir. İran’da olagelmiş pratik ise “Düşünceyi yok et! Düşünceyi yok edemiyorsan düşüneni yok et!” temeline dayanmıştır.