ben öldüğümde hava bahardı…

foto-mix
aylardan haziran’dı ©

ben öldüğümde hava bahardı
iki elim şehrin iki yakasında
seni görmek için ölmüştüm
kalbim kesilen ağaçların altında!

anımsar mısın
hani sana ilk şebboyları vermiştim ya
kanatlarımı alıp götürdüğün gündü
sen saçlarını gözlerine dökeli yıllar olmuştu
şehir meydanında duvar kenarında oturmuş ağlamıştık
ne kadar mutluyduk!

anımsar mısın
yağmurun güneşteki tadını
sana sormak için ölmüştüm…

sevginin bedava, kitabın ve ekmeğin bedava olduğu gündü
bir sonraki kadehte demiştin o gün
sen dudaklarının rengini vermiştin sokaklara
gaz fişeği seni gördüğüm gözümden geçmişti
sanki dündü
anımsar mısın! 

ben öldüğümde hava bahardı
sokak bahardı
ağaçlar şarkı çiçeklerini açmıştı
sokağımızın başındaki çiçekçi bizim için saz çalıyordu
güvercinler bizimle uçuyordu…

dur dedin bana
durdum
parmaklarınla saçlarımı taradın
serçelerimden öptün,
git dedin
gittim
yalvarmak ne sana göreydi ne bana
hikaye işte böyle başladı. 

ben öldüğümde
Simurg yeni kanat toplamıştı
dilimde kanatlarının yedi rengi vardı
her yan gençti ve güzel
sen dur dedin
duymadım sonra
aylardan Haziran’dı
öte yanda vapur sesi vardı!
anımsar mısın?

Okumaya devam et “ben öldüğümde hava bahardı…”

Sığınak!

sığınak

 

Asiye
Asiye Çengizi

arka kapıdan giriyor gül dudaklı kızlar
fahişe adlı
benzi soluk
aynı kapıdan çıkıyorlar usulca sessiz

ana kapıdan bir kız giriyor beyaz giyinmiş boyalı dudaklı
ve ayağı kanda gül yanaklı kızların evinin mutlu gelini oluyor

rengi kaçmış kanı onu da
arka kapıdan dışarı atıyor
komşu kadın şefkatle diyordu
döşek kırmızı olmamış… zavallı… fahişenin adını

Okumaya devam et “Sığınak!”

İki harita!

Aşağdaki haritalardan biri  “Yarbay  Ralph Peters tarafından 10 Temmuz 2006 yılında yayımladığı Savaşı Asla Bırakma adlı kitabına konmuştur. Bu harita NATO’nun Savunma Koleji’nde yüksek kademeli askerlerin eğitim programında kullanılmıştır. Ayrıca büyük olasılıkla Ulusal Savaş Akademisi’nde de kullanılmıştır. Bu “Yeni Orta Doğu” haritasının geçmişi Birinci Dünya Savaşı’na, Başkan Woodrow Wilson zamanına kadar uzanmaktadır. Yeniden çizilmiş Orta Doğu’nun bu hairtası, Kan Sınırları: Daha biyi bir Orta Doğu nasıl görünür? başlıklı bir makalede, ABD’nin Silahlı Kuvvetleri Dergisi’nde yayımlanmıştır[1].”

İkinci harita ise bugünkü bazı günlük gazetelerde yayımlandı. İŞİD’in haritası imiş!

Harita 1:

ortadoğu-nato
NATO’nın kullandığı harita

Harita 2:

ortadoğu-işid
İŞİD’in kullandığı harita

Soru: Bu haritalar arasındaki bir benzerlik ve bir farkı bulabildiniz mi?

Cevap:

Okumaya devam et “İki harita!”

Mezarımıza tarih yazmasınlar!

Söyleyelim mezar taşlarımıza tarih yazmasınlar; gelecek nesiller bilmesinler bu tarih diliminin beceriksizleri bizlerdik!” Bu sözler İran’ın devrimci şairi, yazarı ve gazetecisi Hosro Golesorhi’ye aittir. 1974 yılında arkadaşı Keramet Daneşiyan ile birlikte Şah rejimi tarafından idam edildi.

hosro-2
Hosro Golesorhi: Askeri mahkemede şiirini okurken. Onun bu mahkemede halkını ve devrimi savunması İran halkının özgürlük için mücadele tarihine altın harflerle kazınmıştır.

Okumaya devam et “Mezarımıza tarih yazmasınlar!”

Suskunun Edebiyatını Yaratırken!

Bu yazıyı, Lacivert Öykü ve Şiir Dergisi’nin “Geleceğin Edebiyatı” dosyası çerçevesinde yazdım ve  Dergi’nin Kasım-Aralık 2013 sayısında yayımlandı.

 

Suskunun Edebiyatını Yaratırken![1]

1-      Hiç kuşku yok ki büyük çürümüşlük dönemini yaşamaktayız. Dünyanın tümünü içine alan istisnasız bir çürümüşlük! Nedir çürüyen? Nedir çürüten? Dönemimizin en önemli belirleyen özelliği nedir? Bugün dünyamız sermaye düzeninin yasalarına göre yöneltilmekte. Bu düzenin temeli ise kâra endeksli üretim ve tüketim ilişkisine dayanmakta. Bu düzene egemen olanlar, sistemin sonsuza kadar devam edeceği düşüncesini insanlar arasında yaymaya çalışırken aslında sonsuza kadar var olanın inandıkları tanrı olduğunu da bildirdiklerine göre sermaye düzenine, kâr amaçlı üretim ve tüketime tanrısal fakat aynı zamanda sanrısal bir renk vermek istemekteler. İnsanlar, hangi sınıftan olurlarsa olsunlar bu yasaların buyruklarıyla yaşamaktalar. Hiçbir şey, ama hiçbir şey bu düzenin dışında değildir. Ekmek, eğitim, sağlık, bilgilenme, teknoloji, din, aşk, şeref, namus, isyan, ahlak, öfke, edebiyat, sanat ve aklımıza gelen her şey bu düzenin, bu çarkın içinde yeniden anlamlanır. Piyasaya sürülebilenler sürülür, sakıncalı olanlar bastırılır. Savaşlar bu düzenin ürünüdür. Ordular, polisler, mahkemeler, zindanlar bu düzeni korumak içindir. Bu bir senaryodur.

2-      Büyük çürümüşlük dönemini yaşamaktayız. Ekonomik ve politik gücü elinde tutanlar egemenliklerini yitirmemek için evrensel moral değerlerini de kendi çarklarına göre yeninden yaratmaktalar ve organize etmekteler. Yeni biçimlendirdikleri insan hakları (!), demokrasi (!) için kendilerine ait olmayan ülkelerde milyonlarca insanın tepesine kimyasal, biyolojik, nükleer bombalar yağdırmaktalar, masum insanları kaçırıp başlarını kesmekteler, çocukların gözlerini oymaktalar, askerlerin kalplerini göğüslerini deşerek çıkarıp yemekteler (hem de kameraya karşı!), hamile kadınların dölyataklarını süngülerle deşip bebeklerini süngü uçlarına takmaktalar, yüzbinlerce çocuk yaşta kızı kaçırıp fahişe yapmaktalar, ormanları kesip uyuşturucu tarlası oluşturmaktalar, insanları çeşitli uyuşturucuya bağımlı kılmaktalar, işçilerin ürettikleri teknolojiyi işçilerin yerine koyarak milyonlarca insanı açlığa sevk etmekteler, ilkokullardan üniversitelere kadar eğitim ve öğretimi kendi dünya görüşlerine göre biçimlendirmekteler, iletişime medyaya ve bütün haberleşme araçlarına hükmederek zihinsel ve kültürel savaşlarını amansız bir şekilde devam ettirmekteler… Hepsi bir avuç dolar için! Bu bir romandır.

Okumaya devam et “Suskunun Edebiyatını Yaratırken!”