Mohammed Ferrohi Yezdi’den bir gazel çevirim:
Gece kapatınca kapıyı saf şarapla mest ettim onu
Ay çaldıysa kapıyı ben yine ret ettim onu
Gördün o Hatai Türk canımın düşmanı oldu nasıl
Gerçi hatayla bir ömür bağrıma bastım onu
Yabancıların göz evi konak olunca ona ah
O kadar gözyaşı döktüm ki harap ettim onu
Muma söyleyince pervanenin yürek yangısını
Bir alev saldım kalbine, erittim ben onu
Kana boğulmuş Ferhad’ın hasretinden ölmüyordu ama
Şirin efsanesini söyledim öyle uyuttum ben onu!
Yürek üzünç kan gölüydü ciğer dert köşesi
Senin cevrin alevinde kebap ettim onu
Benim hayatım azar azar ölmeydi giderek
Gövdem can verdikçe ömürden saydım onu!
Ve Azerbaycan Türkçesine çevirim:
Géce qapını örtünce nab şarapla mest étdim onu
Ay çaldıysa qapını men gine red étdim onu
Gördün o Xetai Türk néce can düşmeni oldu mene
Gerçi bir ömr xetayla dost déyi bağrıma basdım onu
Özge gözler qonaq évi olunca ona ah
O qeder gözyaşı tökdüm ki xerab étdim onu
Şem’e déyince pervanenin ürek dağını
Bir alov saldım qelbine eritdim men onu
Qana boğulmuş Ferhad’ın hesretinden ölmürdü veli
Şirin efsanesini söyledim yuxlatdım men onu
Ürek üzüncden qan çanağı ciğer dert bucağı
Senin covrunun alovunda kebab étdim onu
Menim heyatım yavaş yavaş ölméydi
Can vérdikce vücudüm ömrüden saydım onu
Ve Farsçası:
شب چو در بستم و مست از مي نابش كردم
ماه اگر حلقه به در كوفت جوابش كردم
ديدي آن تُرك ختا دشمن جان بود مرا؟
گرچه عمري به خطا دوست خطابش كردم
منزل مردم بيگانه چو شد خانه چشم
آن قدر گريه نمودم كه خرابش كردم
شرح داغ دل پروانه چو گفتم با شمع
آتشي در دلش افكندم و آبش كردم
غرق خون بود و نمی مُرد ز حسرت فرهاد
خواندم افسانه شيرين و به خوابش كردم
دل كه خونابه غم بود و جگرگوشه درد
بر سر آتشِ جورِ تو كبابش كردم
زندگي كردنِ من مُردنِ تدريجي بود
آنچه جان كند تنم عمر حسابش كردم