Farsça şiirde görsellik

Bu makale Mor Taka Dergisi, Sayı 12, Bahar 2009’da yayınlanmıştır.

1- Farsça şiirde dil konusunu başka bir makalede gözden geçirmiştik.[1] Dil, varlığı ve bu varlığın kapsamındaki şeyleri ve nesnel olan ya da olmayan bu şeyler arasındaki ilişkilerin topunun keşfinin zihinde bıraktığı ve bu varlığa geri dönüşümün bütününü içeren yaşayan bir varlıktır dersek, şiir dilinin oluşumunda işlevi olan temel ögelere değinmiş oluruz. Konuşulan dil ile yazılan dil arasında var olan aralıkların, ayırımların ve ortak olan ve olmayan sorunların tümüyle şiir dilinde de var olduğunu vurguladıktan sonra, bu süreç içinde yani şiirin konuşulan/dillendirilen dilden yazılan/somut metindeki dile geçişi sırasında önemli hadiseler cereyan ettiğini de kabul edebiliriz. İnsan zihninden bağımsız olarak varlığını sürdüren her şeyin, zihinde oluşturduğu idelerin bir yandan gösterileni olan ama diğer yandan zihnin dışındaki şey olarak “somut gerçeğin” göstereni olarak işlev gören sözcükler, sessel varlıklarıyla olduğu kadar yazıldıkları andan itibaren, kararlaştırılmış simgelerle beyaz kağıt üzerine çizilen görsel varlıklara –ki bu varlıkların aynı zamanda ister görsel ister işitsel olarak zihne dönüşündeki macerada yarattıkları da buna dahildir- bir şiirin bütününü oluşturmakta temel rolü oynar. Sözcükler tümce oluşturduklarında zihni çevreleyen şeyleri algılama bütünlüğü oluşurken, şiirde satırlar halini aldıklarında (dizeler) düşünsel, imgesel (şiirin dışsal imgesi yanında içerdiği içsel imge dahil) ve sessel bütünlüğe ulaşma yolunda önemli bir “mesafeyi” kat eder. Böylece gözümüz, yan yana dizilen sözcükleri bir mesafe içinde izlerken, kulaklarımız da o süremsel gerçeklikte sessel varlığı algılayıp duyarak o şiir dizesinin (ve dizelerinin) bütünselliğine katılır ve onun bir parçası olur.

Okumaya devam et “Farsça şiirde görsellik”

Sohrab’tan mektup var!

Nazi;

Bakıyorum ve bir şeyler bende sürgün veriyor. Bu bulutlu günde ne de aydınım. Dünyanın bütün ırmakları bana akıyor. Ben ki hiçle dolurum. Toprak güzelliklerle dolup taşıyor. Benim gözlerimde yer kalmadı… bizim gözlerimiz küçük değil, güzellik sonsuzdur.

Yazın gölgesindeydi seni gördüm ve dün mektubun geldiğinde seni görmenin izi yerdeydi ve tazeydi. Şemiran’ın gün ortasında biz nelerden söz ediyorduk? Benim ellerim dünyanın aydınlığıyla doluydu ve sen kendi ruhunun aydın gölgesinde duruyordun. Bazen bir kuş gibi şaşkınlıkla yerinde kalakalıyordun.

Okumaya devam et “Sohrab’tan mektup var!”