İran Tecrübesi-3-2

Sattar Han: Meşrutiyet Devriminin ateşini sıcak tutan ve zafere götüren lider.

Soru budur: Din devleti mi, sosyalizm mi?

Rusya’da 1905’te meşrutiyet ilan edildi. Çarlık büyük darbe aldı ve Duma kuruldu. Lenin’in başını çektiği Sosyal Demokratlar (Marksist sosyalistler) toplumsal hareketi sosyalist devrime yönlendirme mücadelesine giriştiler. Rusya’nın kapı komşusu İran’da Meşrutiyet Devrimi 1906’da patlak verdi. Devrimin başını çeken, hep devrimlerin kaynağı olan Tebriz’di. Nitekim Sattar Han ve Meşrutiyet Mücahitleri bu şehirde örgütlendiler, silahlandılar ve derebeylik düzenine karşı silahlı mücadeleye başladılar, meclisi olan, anayasası olan bir düzen istediler. O yıllarda devrimin 3 ana akımı vardı:

1- Meşrueçiler: Bunlar İran’da şeriat rejiminden yanaydılar ve her türlü demokratik harekete karşı şiddetle karşı koyuyorlardı. Ellerindeki “İslam dini elden gidiyor!”, “Kâfirler ülkeyi ele geçiriyor” silahlarıyla halkı kendi peşlerinde sürüklüyorlardı. Şeyh Fazlullah Nuri bu grubun simge lideriydi. Müslüman Kardeşler, Nevvab Safavi gzizli silahlı grubu ve buna benzer gruplar daha sonra Nuri’nin görüşlerini ve yolunu izlediler. Bunlar Rus işgal kuvvetlerinin en sadık destekçileri ve işbirlikçileriydi.

Okumaya devam et “İran Tecrübesi-3-2”

Hitler’in “Benim insanım” dediği kitle!

Almanya’nın Emperyalist sermayesinin besleyip siyasi erkin tahtına oturtulan Adolf Hitler’i alkışlayan “Yığın”, “Halk”, Hitler’in “Benim üstün insanım” dediği milyonlar… Bu tablo, kandırılmuış halk nasıl kendi celladını alkışlar gerçeğinin en unutlmaz örneğidir! Ama esas soru şudur; Hitler’in faşist devletinin arkasındaki o Savaş sermayesi, fabrikları ve güçleri kimlerdi? İnternette Hitler’i destekleyen sermaye diye yazdıldığında, ya da Hitler ve dev tröstler yazdıldığında bile birçok gerçek ortaya saçılıyor! Sermaye kriz dönemlerinde faşistleri işbaşına getirir ve savaşlarla ölümden kurtulmak ister. Sermaye kar uğruna kendi halkını bile göz kırpmadan kılıçtan geçirir! Hitler ve ikinci dünya savaşının ve bütün saldırgan savaşların temelinde bu örtülüp bastırılamaz gerçek yatmakta! Ancak her şeye rağmen sonunda ölüp yok olacak olan insanları ölüme sürükleyenler olacaktır!

O resim!

AdsızBu resmi ne zaman görsem yüreğime tanımsız bir acı, bir sızı iner. Gurur dolu bir sızı. Ah ne güzel böyle güzel insanlar var bu çirkinliğe boğdukları dünyada. Ne zaman bu resmi görsem bir şiir fısıldar kulağımda, kulağımda tefler çalar, bir keman sesi yükselir. Bu resmi ne zaman görsem demir demir üstünde kayar, kırbaç et üstünde şaklar, bayrak rüzgarda, bulut, sis ve köpüklü deniz dalgalanır, ağaçlar birden çiçeğe oturur, gözyaşları tersine akar. Bu resmi ne zaman görsem…

o kuş…

güneş batarken o kuş kırgın bir rüzgar taşıyordu ağzında
dallar üşüdüğünde bir masal vardı kanatları altında
öpülmedik yer bırakmamıştı oysa çılgın sesinde
delik deşik bir gerilla gibi salınıyordu o dalda!

sözcükler var yeni kuşanır ayaklanmaya
sözcükler var yaralı, kanlı, paramparça
sözcükler var tarla sessizliğinde günebakan
sözcükler var cehennem eşiğinde ayakta!

Okumaya devam et “o kuş…”

Uçraşqanda

Uçraşqanda (Karşılaşınca)

Söz: Abdülrehim Ötkür
Best ve söyleyen: Abdürehim Heyit

Sähär körgän çeğim közüm sultanini, (Seher çağı gördüm gözümün sultanını)
Didim sultanmusän? U didi yaq-yaq (Dedim sultan mısın? O dedi yok yok!)
Közliri yalqunluq, qolliri χeniliq, (Gözleri ateş yurdu, kolları kınalı)
Didim Çolpanmusän? U didi yaq-yaq. (Dedim çolpan mısın? O dedi yok yok!)

Okumaya devam et “Uçraşqanda”

sen merdivenlerimi tırmanmadın

geyik

– sen merdivenlerimi tırmanmadın
kuyularıma indin
kayısı çiçekleri açarken saçlarımda
sen adımı unutmaya gittin

– ben senin gözlerini terli avuçlarımda taşırdım
yüreğimde taşırdım çıldıran kalbini
senin gözlerini şehrin gürültüsünden sakınırdım
soluğunu ağzımda saklardım

– bütün delilerimi senin sokaklarına salardım
çıldıran sözcüklerimi sesine verirdim
yoksuldum
kalbimi verirdim

Okumaya devam et “sen merdivenlerimi tırmanmadın”