Söyle yağmura!

Şiir: Şefii Kedkeni, Beste: Ruhengiz Mirzai, İcra: Ruhengiz, Aranjman: Kambiz Roşen revan
çeviri: haşim hüsrevşahi

Söyle yağmura
Yağsın bu gece
Yıkasın yüzünden
Bu bağ sokaklarının tozunu
Duruluğunda
Seher arasın diye
Sınırsızlarda
Bizim buradalığımızı
Dönüş yolunu bilmediğimiz
Kıyıların arayışında…
Sen ve ben uyanık
Görmede yitik
Ayışığından ve uykudan daha hafif
Işık deltasında akan biz
Rüzgarın dudaklarında bir şarkıyız
 
Vücudumuzda kalmanın arıyla ve şevkiyle
Vücudumuzda kalmanın arıyla ve şevkiyle

Arayan cana yemin ki
Tanyerinin akan tiniyiz

Bilmem uzaklardan çok uzaklardan
Bilmem uzaklardan çok uzaklardan

Bir kuşun kanatlarının titreyen meltemi midir
ya da uzak bir yıldızın iletisi mi
Çeker o diyarlara
Bizim varımızı yoğumuzu?

Söyle yağmura
Yağsın bu gece
Yıkasın yüzünden
Bu bağ sokaklarının tozunu

Bu susmalarda ve örtmelerde
Bu susmalarda ve örtmelerde

Enginlerin kulaklarına ulaştırır
Bizim şevkimizin ve şenliğimizin tınısını

Nice şiirler, nice şiirler yazdı
Çıplak sözcükler bu gece
Toprağa kana ve kayalıklara

Kurtuluştan daha güzel hangi doğum yolu
Böylesi sarhoş ve kana kana içilen gecede
Ayakları zifte gömülü bu gecede
Yıldızlar ağır ve ayakları prangalı
Kıyılar titrer kan bulutlarında

Sen birlisin evet
Sen bilirsin evet
Sen bilirsin evet
Yüreğim daralmış bu cenderede

Zincirleri ayaklarından kırmış bir çılgınlık
Tanrı için bahane getirmekte

Söyle yağmura
Yağsın bu gece
Yıkasın yüzünden
Bu bağ sokaklarının tozunu

– “Nereye böyle bu aceleyle?”
“Nereye böyle bu aceleyle?” Çalı sordu rüzgârdan
– “Buradan içim sıkılmış…
Yolculuk istemez misin
Bu çölün tozundan?”
– “Bütünüyle arzuyum ama
Ne yapabilirim?
Ne yapabilirim ayaklarım bağlıdır!”

– “Nereye böyle bu aceleyle?”
– “Neresi olursa olsun
Bu yerden başka bir evim!”
– “Hayırlı yolculuklar sana ama
Tanrı için sana ve dostluğumuza yemin ederim
Şayet bu vahşet çölünden
Geçersen sağlıkla
Ilgımlara ve yağmura
Bizim selamımızı götür!”

Söyle yağmura
Yağsın bu gece
Yıkasın yüzünden
Bu bağ sokaklarının tozunu

(Ç: h.h.)

cinsiyetsiz sesin icrasıyla o şarkı!

Ölümü Gözlerinden Gördüm adlı romanımda, aşık bir fahişenin tanık olduğu o cinsiyetsiz sesin seslendirdiği ve roman boyunca kulaklarımızda tınısı kesilmeyen o şarkı!
Zeki Müren’in İstanbul Radyosu’nda icra ettiği ilk şarkı, ilk kez seslendirdiği “Bir Muhabbet Kuşu da Ben Olurum!” şarkısı. Zeki Müren’in anlattığına göre, icradan sonra Radyo Evi’nden çıktığında bir kadın kendisine sormuş: “Radyodaki bu şarkıyı kim seslendirdi? Erkek miydi, kadın mıydı?”

Cinsiyetsiz sesin icrasıyla işte o şarkı:

Kalbimi bezlederim minnet-ü zevk-e
Dilesen dilesen dilesen
Bir muhabbet kuşu da ben olurum
Sev diye sen
Sevgimin meltemidir
Şimdi şu ruhumda esen
Ah

katil diktatör! sen değil öteki!

Bir gün bir adam, diktatöre ver yansın ederek gidiyormuş (Hayır! Siz nerede olduğunu sandınız ki! Hayır, Tahran’da!) Neyse! Diktatöre söve söve gidiyormuş: Katil Şah, diktatör Şah, yalancı Şah, Kan emen Şah, Oro… Çocuğu Şah, inbe Şah falan… Polisler hemen adamı yakalamışlar. “Sen nasıl cüret edersin Şahımıza söversin!?” diye. Adam, istifini bozmadan, “Birincisi ben küfretmiyor, gerçeği söylüyorum, kaldı ki ben bizim Şah’ı kastetmiyorum. Falanca ülkenin kralını kastediyorum,” demiş. Ancak polisler adamı bırakmamışlar, “Bizi kandıramazsın,” demiş polisler, “bu söylediklerin tıpa tıp bizim Şahımıza, bizim diktatöre uyuyor!”

Okumaya devam et “katil diktatör! sen değil öteki!”

çocuksu ortak yan!

Biri Filistin’de birisi İzmir’de polis tarafından sürüklenen çocukların çocuksu ortak yanları nedir?

Bu soruyu sadece insana saygısı olanlar yanıtlasınlar!

Yanıt fotoğrafın altında:

 

çcouk tutukalnıyor

 

Yanıt: Gerçekten yanıt mı arıyorsunuz? Korkudan işeyen çocukların acısını kim dindirecek?

dedi ki kaderdir!

Birisi dedi ki “İşçilerin ölümü kaderdir!” Dedim ki, “Yani Allah’ın istediği ile olmuştur, öyle mi?”. “Evet!” dedi. Dedim “Yani sen diyorsun ki Allah birilerini 1500 metre yerin altında yangınla, havasızlıkla boğuşarak ölmesine, birilerini de villalarında, yüz milyonlarca dolara yaslanarak keyif sürmsine mi karar vermiş? Bu mu kader dediğin? O zaman cehennem, cennet niye? Eğer buysa, öyleyse hepimizin bu kader karşısında boyun eğmemizi istiyorsun! Yani, kim ki eşitlik, adalet, insanca yaşam vs isterse tanrının buyruğuna karşı geliyor demektir öyle mi? Bu mu senin kaderden anladığın ve bizim buna inanmamıza istediğin?” Sustu, biraz da gülümsedi galiba! Anladım ki ne inandığını savladığı dininden bir şey anlıyor, ne yaşamdan, ne insandan ve ne de insana özgü özgür iradeden! Bu kez ben gülümsedim zavallılığına… Ama inanyorum ki bu mazlum düşürülmüş insanlar bir gün kendi kaderlerini ellerine alacaklar. Bir somun ekmek için namertlere muhtaç olmayacaklar!

 

kömür işçisi
Kaderini bir gün eline alacaksın kardeşim!

Derin Acıdayız!

Şu anda gazeteler 201 canın hayata gözlerini yumduğunu yazıyor… Birisi “Güzel öldüler” demişti önceki ölümlerde, şimdi ise birisi “Tatlı ölüm!” diyor! Lanet olsun! Tatlı ise, güzelse siz gömülün o tatlığa ve güzelliğe ! Canlarımız! Nur içinde yatın! Ne zaman evimiz ısınsa sizin soğuk kara bakışlarınız takılacak gözlerimize! Özelleştirilerek bir Holding’in insaf(sızlığı)na ve taşeron firmanın pençelerine bırakılan bu işçilerin ailelerinin acısını nasıl dindirecekler?!!… Neden Ulusal Yas ilan edilmiyor hala?

kömür
Yanan sizsiniz canlar!