Biz İran Türklerinin (Azerbaycan Cumhuriyetinde de), diğer İran halkları gibi bir geleneğimiz var, 21 Mart Nevruz’un gelişini kutladıktan sonra donattığımız bereketli ve uğurlu şeylerin “yedisini” ve bunlardan oluşan yiyecek ve eşyayı, evin en güzel köşesinde tutarız. Bu sofraya halk arasında yedisi sofrası denir. En çok da sumak, elma, para, ayna, canlı balık, kutsal kitap vs’nin yanında bir de tabakta buğday ya da mercimek yeşertilir ve doğanın yeşilliğine simge olarak sofraya konur. (Farslar heftsin [yedi sin] derler. Burada yanlışlıkla Yedi Sin olarak algılanır. “Sin” Arapça S harfinin okunuşudur. Bu nedenle de Farslar S ile başlayan yedi yenecek ya da uğurlu eşya koyalar bu sofraya) Nevruz’un (bu yıl 2 Nisan’a denk geldi) 13. günü halk şehri terk eder ve kırlara vurur. Oynar, şenlik eder ve gün batımına doğru yeşerttikleri sebzeyi akar suya atarlar. herkes bir niyet tutarak! 1 Nisna 2012’de -bir sene sonrasında kaybedeceğim- 1 Nisan doğumlu Vehdan ablamla Kastamonu’da bu ritüeli yaşamıştık. Gelini de vardı! Dün Nevruz sebzesini artık Vehdan’ın olmadığı bir dünyada akar suya attım 😦