KADIN OLMANIN ŞİİR HALİ: Furuğ

KADIN OLMANIN ŞİİR HALİ

Yazan: Sidal Gökalp

08.02.2016

(Gazetebilkent.com’dan alınmıştır, hiçbir değişiklik yapılmamıştır.)

İnsan dünyaya gönderilmeden önce yaratılış aşamasından geçti. Tanrı, Adem’i çamurdan şekillendirip ona ruhundan üfledi. Adem’in insanlığını tamamlamak için ona en büyük imtihanını sundu daha sonra Tanrı, ademin sol kaburgasından “kadın”ı yarattı. Yılan kadınla sınadı Adem’i, Tanrı kadına yönelik koydu yasaklarını; kadın Adem’in en zayıf yanı, en solu, en içi, en şeytanı oldu. Kadın “karanlık bir ayet” oldu.

Dünya üzerindeki dinlerin büyük bir kısmında kadın, erkek için bir imtihan unsuru olmuş, baştan günahlı soydan şeytan kabul edilmiştir. Kadına en değer veren dinler bile erkeklerine “Min şerrin-nisa” (Beni kadının şerrinden koru!) dedirtmiştir. Kadın her daim baskılanmış, cinsiyet ayrımcılığına uğrayarak öğütülmüştür.

Şeriatla yönetilen, kadının zevk ve nesil sürdürme aracından başka bir şey olarak görülmediği bir toplumdan, edebiyatın en kadınsı sesinin çıkması ironik karşılanabilir. Fakat o kadın, kadınsılığı özümsemiş, yaralarının aşktan olduğunu haykırmaktan, kadınlığını savunmaktan çekinmemiştir.

“arsızlıkla damgalanan

boş kinayelere gülen bendim

kendi varlığımın sesi olayım

istedim, yazık ki ‘kadın’dım”

Füruğ’dur bu, Füruğ. İsmi gibi duru, ismi gibi ahenkli şiirlerini anadili olan Farsça’da yazmıştır. Bu misk kokan, geniz yakan şiirleri bizimle ilk olarak Onat Kutlar ve Celal Hosrovşahi buluşturmuş olsa da, Türkçe yazsa böyle yazardı diyebileceğimiz çevirileri Haşim Hüsrevşahi yapmıştır. Hüsrevşahi, bir dönem Türkiye’de yaşamış İranlı bir doktor. Füruğ’nun o baharat çarşıları, tozlu sokaklar ve “karanlık susku dolu zula”lar kokan şiir diline en çok yaklaşan çeviridir zannımca onunki. Daha sonradan basılan, Can Yayınları’ndan çıkan sayın Makbule Aras’ın çevirileri, onun tutkulu anlatımına göre çok yalın ve sönük kalmış diye düşünmekteyim. Füruğ, sanatının sıkıntısını iliklerinde hissetmiş bir kadındır.

Yadımdan çıx!

yadımdan çıx héy dilimin ucunda qal

ya da gel birbirimizin daşında sınaq

calanaq birbirimize

yél olaq birbirimizde esek

birbirimizin torpağına qarışaq

gel sözümüz menasını birbirinde itirsin

eslen gel birbirimizin küçlerinde qaçaq

ya da gizelnpaç oynıyaq birbirimizde

sen mende gizelne men sende…

gel birbirimizin dağında nefes nefese düşek

denizinde birbirimizin nefessiz qalaq

sévişek terimiz birbirine qarışsın

birbirimizin ağzında dincelek sonra

bir çay kimi ya da zencirini qoparan bir sél kimi

birbirimizde axaq suyumuz birbirine qarışsın

ya da eslen men sende eriyip qurtulum

sen élece bax

bilirsen ki sen yanımda olanda menim yanım yox olar

menim yanımda olanda sen eslen men yoxam

men sende itende dilinde tap meni

tapanda öp meni

tapmaca dé mene

sen menim möcüzem ol

yadımdan çıx héy dilimin ucunda qal

haşım xisroşahi

[unutayım seni dilimin ucunda kal

ya da gel birbirimizin taşında kırılalım
boca olalım birbirimize
rüzgar olalım eselim
karışalım birbirimizin toprağına

sözlerimiz anlamını yitirsin birbirinde
iyisi birbirimizin sokaklarında koşalım
saklambaç oynayalım ya da

sen bende gizlen ben sende…

gel birbirimizin dağında soluk soluğa kalalım
denizinde soluksuz kalalım birbirimizin
sevişelim terimiz karışsın birbirine
birbirimizin ağzında soluklanalım sonra
bir ırmak gibi ya da zinciri koparan bir sel gibi

birbirimizde akalım
suyumuz karışsın birbirine
ya da en iyisi ben sende eriyeyim kurtulayım sen öylece bak!

biliyorsun sen yanımdayken benim yanım yok olur
yanımdayken sen ben yokum aslında
ben sende kaybolduğumda dilinde beni bul
bulduğunda öp beni
bulmaca söyle bana
mucizem ol
unutayım seni sonra hep dilimin ucunda kal!]