Suskunun Edebiyatını Yaratırken! (özet)

“…lacivert

Büyük çürümüşlük dönemini yaşamaktayız. Büyük çürümüşlüğün dili insanlarla gerçekte cereyan eden gerçeklik arasında derin bir yarık, uçurum oluşturmuştur. Bu gerçek bir krizdir. Çürümüşlüğün dili bu gerçekliği de gözlerden, kulaklardan, bilinçlerden ve algılardan uzak tutmaya uğraşır. Gürültülerin perdesi her gün daha da kalınlaşmakta. Perdeler renkli illüzyonlarla doldurulmakta. Bu perdelerin “dili” içinde bu krizin ve aldatmacanın edebiyatı ve ona uygun pazarlama ve yedirme olguları ve yolları geliştirilir. Çürümüşlüğün yarattığı gürültü, kulakları sağır etmekte, diğer seslerin duyulmasını önlemekte ve herkesi “dilsiz” bırakmakta ve “sessizliğe” itmekte, mahkûm etmekte…

Çürümüşlüğün kopardığı gürültünün sonucunda, içinden ve de karşısına çıkan nedir? Susku! Fişleri çeken! Televizyonları kapatan, radyoların düğmesini ters çeviren, gazetelere nanik yapıp geçen, miting alanlarını arkasına alıp yürüyen, reklamlara kulaklarını tıkayan, AVM’lerin adresini kaybeden ve buna benzer aktif bir susku! Onların yaşlanmış gürültüsüne karşı çocuksu cıvıltılı bir ses cümbüşü yaratan, konuşmalarına karşı nanik yapan, ciddiyetlerine karşı mizah yaratıp yayan ve kulakları duymuyor gibi davranan ses dolu, anlamsız duyulan la la la la laaa la diye tekrarlarcasına bir susku. Ezilen sınıflar, ezenlerin eril dil edebiyatına karşı dişil dilin gürültülü, anlamı makaraya alan, hissi öne çıkaran edebiyatı ile bu çürümüşlüğün edebiyatına karşı koymaya gider. Bu hikayenin devamıdır. Devamı var!

Büyük çürümüşlük dönemini yaşamaktayız. Bu çürümüşlük ve kokuşmuşluk bize bir müjdeyi de vermekte! Yok olmaya yüz tutmuş bu düzenin kokuşmuşluğu elbette yeni bir düzenin gelmekte olduğunun habercisidir. Toprağa düşen ve çürüyen meyvenin çekirdeğinden yeni hayatlar ve düzenler fışkıracak. Kokuşmuş dil yerine yeni bir dil, kokuşmuş ilişkilerin yerine yeni bir ilişki, kokuşmuş ve çürümüşlüğün dilinin edebiyatı yerine bu düzenden filizlenen dişil dilin ve ondan evrilen hermafrodit dilin ve nihayetinde hislerin egemen olduğu doğanın eşsiz bir parçası olarak cinsiyetsiz susku “dilinin” edebiyatı gelişecektir. Bu bir özlemdir.”

h.h.

(yazının bütünü: Lacivert Öykü ve Şiir Dergisi’nin 54. Sayısı’nda, Kasım-Aralık 2013
DOSYA / “Geleceğin Edebiyatı”                                                                 
Ali Yıldız / Bülent Uçar / Nazan Maksudyan / Haşim Hüsrevşahi / Ethem Alpaydın
Birsen Karaca / Aysu Erden / Nevzat Süer Sezgin / Şaban Akbaba / Andaç Yazlı
Fatih Balkış / Yusuf Eradam 

Çalmadıkları ne kaldı?

Yüzyıllardır devam etmekte bu yağma; bütün dünyada! Önce devletlerimizi satın aldılar sonra topraklarımıza çöreklendiler, sonra yer altı zenginliklerimizi çaldılar. Petrolümüzü, gazımızı, altınlarımızı, bakır, uranyum, elmas, bor, kömür, gümüş ve ne varsa zenginliklerimizden yer altında… ve yer üstünde pamuğumuzu çaldılar, fındığımızı, zeytinimizi, buğdayımızı… sonra emeğimizi çaldılar, sonra beyinlerimizi. Sonra sıra düşüncelerimize geldi, onu da çaldılar. Sonra ruhumuzu çaldılar, sonra sözcüklerimizi. Demokrasi dedikleri bizimdi; özgürlük dediler, bizimdi; eşitlik dediler; bizimdi; adalet dediler, bizimdi; uygarlık dediler, bizimdi; aydınlık dediler, bizimdi. Dediler ve bizi koyun sürüsü gibi salhaneye sürerken eşit değildik, özgür değildik, adalet bizden uzaktı, demokrasi yoktu ve karanlıkta bizi sunağa yatırdılar. kadın-erkek dediler bizi bizden ayırdılar. Sonra sıra inançlarımıza geldi onu da çaldılar. Bizi bize yabancılaştırarak Hristiyan-Müslüman dediler, Şii dediler, Sünni dediler, Alevi dediler, Şafii dediler ve inançlarımızı çaldılar El Kaide yaptılar, El Nusra yaptılar, Hizbullah yaptılar, Taliban yaptılar, IŞİD, Ceyşül İslam yaptılar ve kendileri saklandılar bizi bizim devletlerimizle, zenginliklerimizle, beyinlerimizle, kültürümüzle, sözcüklerimizle ve inançlarımızla vurdular… ve buna dünyanın yeni düzeni dediler! Ama bu ezilen halkların kaderi olmayacak, değişecek mutlaka! Değil mi? Yeryüzü ezilen halkların olacak ve yeryüzü cenneti işte o zaman gerçekleşecek! Bu tarihin vadesidir, müjdesidir!