HAŞİM HÜSREVŞAHİ’DEN SENİ UNUTMAYI ÖĞRET BANA
Kent yaşamının gerilimini azaltmanın yol ve yöntemlerinden biri hatta ilk akla geleni kitapla kurulan soyut bağdır. Kitaba bağlanma, bir bakıma yaşantıyı sakinleştirme, musibetlerden korunma etkinliği… Kent kaosu, kötülüklerle örülü, amansız tüketim koşusuna zorlar çünkü çağdaşımız insanı. Roman, öykü daha kolay terapi aracıdır belki… ama şiir kitabı özel çaba, geniş ve derinlikli, handiyse girift ebru bezemelerine yönelmişçesine dikkat ve yoğunlaşma ister; “içimde mavi cam kırıkları” demiş şiir kişisinin davetine karşılık… Şiirin kitabı, şairi de okuru da sözcükler deryasında arayışa sürüklenmenin serüveniyle sınar, dense yanlış olmaz. Dil, her iki gezgini buluşturur; imge ve ileti, anlam denen dertlenme dalgasının dilidir ki, o buluşmanın konumunu, zamanını hayatlara dahil eder. Ne doğduğu yer ne de doyduğu yer, sözcüklerin yükünü algılamaktan, sorgulamaktan alıkoymaz gezgin kişiyi. İnsani dertler, dertlenmeler, gittiği yön, kat ettiği mesafe (ömür) süresince ortaktır: şairin yurdu hüznüdür o minvalde, okurun da keza… Haşim Hüsrevşahi, Seni Unutmayı Öğret Bana (Totem Yayınları, Ankara, 2016, ISBN: 978-9944-330-26-8) kitabında, bir araya getirdiği şiirlerle düşündürmektedir, yer, zaman, aşk ve hüzün kavramlarını… Birçok örnek dize nakledilebilir ama ipucu ya da tadımlık babında; “ne zaman sokağa çıksam mavi bir cam kırılır içimde” diye başlayan, “kızıl yeminlerimiz vardı yeşil kefaretimiz” (s.21) şiiri öncelikle okunmalı diye önerilebilir.