Görsel rivayetlerin ilk yazısında bu projenin yaratıcısı hakkında bilgi vermiştim. Gözden geçirmek için lütfen buraya tıklayın. BU projeden aktardığım ikinci rivayet Furuğ’un ölümüyle ilgiliydi ve üçüncüsü ise Samed behrengi‘nin Aras Nehri’nde boğulmasını konu almıştı. Bu tarihi tanık olarak görsel anlatıların dördüncüsü İran’ın Devrimci hareketinin parlak yıldızlarından Bijen Cezeni ve arkadaşlarının ölümü hakkındadır. Bijen Cezeni’nin silahlı grubu Puyan grubuyla birleşerek Şah rejimine karşı ilk silahlı gerilla mücadeleyi başlatan örgütü oluşturmuşlardı. Siyahkel Ormanı silahlı mücadelesi (1970) sonrasında İran Halkı Fedaileri Örgütü kuruldu (1971).

20 Nisan 1975 Pazar günü İran gazeteleri en önemli başlıklarından birini atıyorlardı: “9 mahpus hapishaneden kaçarken öldürüldüler!” Haberin devamında şöyle yazılıyordu: “Bu mahpuslar, bulundukları hapishaneden başka cezaevine intikal ettirilirlerken kaçmaya teşebbüs etmişler ve hepsi öldürülmüşlerdir! Öldürülenlerin adları şöyledir: Mohammed Çupanzadeh, Ahmed Celil Efşar, Aziz Sermedi, Bijen Cezeni, Hasan Ziya Kelanteri, Kazim Zulenvar, Mustafa Hoşdel, Meşuf Kelanteri, Abbas Sureki. (İttilaat Gazetesi)
1979 görkemli Şubat devriminden hemen sonra ve daha devrim yenilmemişken, Şah’ın işkencecileri devrimciler tarafından yakalanmışlar ve halk mahkemelerine çıkarılmışlardı. Halk mahkemelerine çıkarılandan biri de SAVAK’ın en acımasız cellatlarından işkenceci Tahrani’ydi. O, halkın eline geçen ulusal televizyondan yayınlanan yargılama sırasında şunları söylüyordu:
“Mart ayının sonlarına doğru dönemin Ortak Komite[1] Başkanı General Rıza Zendipur terör edildikten sonra, SAVAK intikam maksatlı korkunç bir plan hazırladı. O planı icra edenlerinin hiç biri son dakikaya kadar planın ne olduğuna dair bir bilgileri yoktu. 17 ya da 18 Nisan Perşembe günü Rıza Attarpur (ünlü Dr. Hüseyinzadeh)[2] benden Kazim Zolenvar’ın Kasr Hapishanesi’nden Evin Hapishanesi’ne naklini istedi. Ben de ilgili yazıyı yazıp imzaladım. Evin Hapishanesi’ne gittik. Şabani[3] (Hüseyni) ve Nozeri’nin mahkumların almaları gerekiyordu. Biz de Ekberi Evini’nin kahvanesine gittik ve beklemeye başladık. Albay Veziri –ki resmi üniformalarını giymişti- ve Mahkumları taşıya minibüs gelince, orada nöbet tutan askeri gönderdi. Mahkumları Evin Hapishanesi’nin arkasındaki tepelere götürdük. Hepsinin gözleri kapalıydı. Sıra halinde yere oturttuk. sonra Attarpur onlara karşı konuşma yaptı ve dedi ki, “Nasıl ki sizin fikir liderliğini yaptığınız ve onlarla ilişkide olduğunuz arkadaş ve meslektaşlarınız bizim arkadaşlarımız ve meslektaşlarımızı idam ederek yok ettiler, biz de sizi idama mahkum ettik.” Bijen Cezeni ve birkaç kişi şiddetle itiraz ettiler ama bilemiyorum Attarpur ya da Albay Veziri alindeki Uzi ile kurşun yağdırmaya başladı. Sonra da silahı birer birer bize verdi. Ben dördüncü ya da beşinciydim. Ben kurşun sıktığımda onlar zaten yaşamıyorlardı. Ben onların ölümünde bir rolüm yoktu demiyorum tabi, çünkü önemli olan işin kendisidir ve ben bu cinayete ortağım. Sonra da Sadi Celil İsfehani makineli ile onların başucuna gitti, daha ölmemiş olanları bitirdi. […] Sonra da ben ve Resuli[4] şehitlerin gözbağlarını ve kelepçelerini yakıp yok ettik, cesetlerini minibüse koyduk ve Resuli cesetleri Ordu’nun 501 nolu hastanesine götürdü. Ertesi günü, Attarpur tarafından gazeteler için bir metin hazırlandı. Orada, nakil sırasında kaçmaya yeltenen 9 mahkumun vurularak öldürüldüğü yazılıyordu. Bu metin iki yönden çok acemiceydi. Birincisi şu ki onların hepsi önden kurşunlanmışlardı yani ki kaçmıyorlardı, ikincisi şu ki, nakil işlemi kaçmaya kastemeye hiç de uygun değildi.” (SAVAK’ın celladı Tahrani itiraf ediyor, İttilaat Gazetesi, 21 Mayıs 1979, S. 3)
(çeviri: h.h.)
[1] Ortak Komite (Komiteye Moşterek) Şah’ın gizli polisi SAVAK’ın sorgu ve işkence merkezlerinden birinin adı ve yeriydi. Terörle mücadele merkezi olarak bilinirdi.
[2] SAVAK’ın yurt dışında yüksek eğitim gören, özellikle psikolojik işkence uzamanlık eğitimi alan, devrimcilerin birçoğunu katleden diktatör Şah rejiminin en acımasız katillerden biri.
[3] Mohammed Ali Şabani (Dr. Hüseyni), ilkokul mezunu, Ortak Komite’nin özel işkencecisi ve sorgu memuru. Kablo darbelerinde uzmanlaşmış korkunç biri. Devrimden sonra evi devrimciler tarafından kuşatılınca kendi silahıyla intihar etti.
[4] Nasır Nozeri takma adıyla Resuli, öğretmenlikten SAVAK memurluğuna geçen, terörle mücadele bölümünde çalışan uzman işkenceci ve cellatlardan.