17 Görsel Rivayet! -1-

azade-1
Azade Ahklaki: Bir Tanığın Rivayetiyle adlı kişisel sergisinde

Bir Tanığın Rivayetiyle” bir fotoğraf serisinin adıdır. Yakın dönem İran tarihindeki 17 trajik ölümü canlandıran 17 fotoğraftan oluşan bir seri. Bu düşüncenin sahibi ve fotoğrafları canlandırma düşüncesini hayata geçiren sanatçı Azade Ahlaki’dir. Azade der ki: “Bugünlerde idealizm birçoğunun alay konusu olmuştur. İnsanlar, büyük ve ulaşılması zor hedefleri olan kimselerle alay ediyorlar. Ancak benim için, savaşan ve ideaları uğuruna canlarından olanlar çok saygın kişilerdir. Hedefim takdir ettiğim bu insanların anılarını canlandırmaktı.” “Bir Tanığın Rivayetiyle” son dönem İran fotoğrafçılık alanındaki en muhteşem projelerden sayılır. Bu projenin hayata geçmesi –ki geniş araştırmaları da içermekte- 3 sene sürmüştür. Azade Ahlaki’ye bu projede birçok insan yardımcı olmuştur, bu arada ve özellikle Sasan Tavakkoli Farsani (Fotoğrafçı ve sahne müdürü) ve Jila Mehrcui’den (kostüm) söz etmek gerek.

Azade Ahlaki (D.T.: 1978) Avusturalya’da fotoğrafçılık eğitimi görmüş. Bu proje, Azade’nin üçüncü kişisel sergisi sayılır. Azade canlandırdığı sahnelerin hepsinde de görünmekte. Bunun nedeni sorulduğunda onun yanıtı “Bu fotoğrafların sonradan üretildiği çok açıktır. Ben tarihi sahneleri yeniden yapılandırmak istemiyordum ve bunu da yapmadım. Ben bir gerçeği yakaladım ve bunu fotoğraflarda gösterdim. Hakikatin tümü değil, tamamıyla benim açımdan verilmiştir. Öyle ki ben bütün fotoğraflarda varım ve bütün projelerimde de vardım. Her defasında başka bakışla, başka biçimde. Ben o anda orada olmuş olsaydım ne yapardım demek istiyordum,” olmuştur.

azade-2
Azade Ahlaki: Bir Tanığın Rivayetiyle serisindeki fotoğraflarda bu kıyafetle görünmekte.

Sardunyalar.com bu 17 fotoğrafı, öyküleri ile birlikte sırayla yayımlayacaktır. İlki Mirzade Eşgi (3 Temmuz 1924) (Yazılar, kısmen Bist web sitesinden, k ısmen başka kaynaklardan alınmıştır)

Mirzade Eşgi
Mirzade Eşgi’nin öldürülme sahnesi

Mohammed Ali Sepanlu,  Arif, Eşgi, Bahar ve Ferrohi Yezdi’nin yaşamını kaleme aldığı Dört Özgürlükçü Şair adlı eserinde şöyle yazar: “Haziran ayının 29’da Mirzade Eşgi, Yirminci Yüzyıl adlı gazetesinin son sayısını çıkardı. Başkomutanın (Rıza Şah o dönemin başbakanı ve Savaş Bakanıydı, h.h.) sert huyunu bilenler Eşgi’nin kendi ölüm fermanını verdiğini anlamışlardı. Eşgi’nin ölüm hükmü emniyet reisi Mohammed Han Gilani’ye iletilir. O ölmelidir ve en kısa zamanda! (…) Katiller memuriyetlerini yerine getirmek için harekete geçmeden, Emniyete gidip gelen ve Eşgi’yi seven kişiler evden çıkmaması için onu uyarıyorlar. Evinin kapısı mutlaka kapalı olmalı, özellikle de geceler yabancılar eve alınmamalı. (…)

31 Haziran günü, hizmetçi kadın Zehra Sultan, kapıda ilk kez, güya Eşgi Bey’le işleri olan ve kendilerini ziyaret etmek isteyen yabancı iki adamla karşılaşır. Eşgi’nin tembihleri aklında olan hizmetçi, Eşgi’nin evde olmadığını söyler. İki adam sokağın başına gider ve beklerler. O günden 3 Temmuz’a kadar, Zehra Sultan’ın işi bu inatçı ziyaretçileri oyalamak olmuş. Ama onlar artık biliyorlardı ki Eşgi evde. (…) 2 Temmuz öğlen saatinde, şair Melikişşüera Bahar öğlen yemeğinde Eşgi’nin misafiridir. Zehra Sultan çilav ve patlıcan huruştu yemeği yapmıştır. İki dost, evin kiler katının serin odalarının birinde günü geçiriyorlar. Burası Eşgi’nin ünlü Cumhuriname manzumesinin yazıldığı yerdir. İkindi vakti havanın sıcağı kırılmıştır. Bahar vedalaşarak gider. Zehra Sultan, avluda havuzun kenarına bir halı serer. Sonra da Kövkeb, Eşgi’nin sevgilsi gelir. Eşgi’nin güçlü sezgisi birkaç gecedir onu uykusuz bırakmıştır. Belki Kövkeb’in varlığı ona bu gece huzur verir. Evinin kâgir damında yazın kısa gecesi şair için kaygı ve boğuntu doludur. Sevgilisinin okşamaları da faydasız.

3 Temmuz sabahı, Eşgi’nin sevgilisi Kövkeb erken saatte evi terk eder. Saat sekiz sularında Zehra Sultan kapının arkasındaki sürgüyü açar ve alış veriş için evden çıkar. Kapı açık kalmıştır. Eşgi damdan iner ve elini yüzünü yıkamak için havuz kenarına oturur (Neden avluyu gözden geçirmez bilmiyoruz.) Bir ayak sesi duyar, dönüp bakar. İki yabancı gelmiştir bahçeye. Eşgi dikkatle onları izler.
–          Ne işiniz var burada?
–          Hiç, makalenin cevabını almaya geldik. Basılacak mı?
Birisi abbaranın önünde durur, diğeri ise makalenin yazarı sıfatıyla bahçeyi dolanır ve konuşarak Eşgi’ye yaklaşır. Şair ona bakar… “Belki de doğru söylüyor… ama makalede ciddi sorunlar da var, milleti rast gele itham etmek olmaz ki! İddianın dayanağı delili olması gerek. Gazetenin zaten başı belada; bakınız canım…” Şair tehlikeyi bir anlığına unutur. Profesyonellik ve işinin vicdanı, dikkatini teknik konulara sürükler… ve bir anda ciğeri yanar. İkinci adam arkadan kurşunu sıkmıştır. Kuruşun tam da şairin kalbinin altına isabet eder. Şair avluda yere devrilir, kendi kanında çırpınır. Katiller kaçar. Mahalle sakinleri dışarı dökülür. Komşunun uşağı, tetikçinin yardımcısını yaklar ve polise verir. Ertesi gün adam serbest bırakılacak ve katili yakalayan ise kırk gün hapsedilecek. Serbest kalan katil 23 sene daha yaşayacak, alkolik olacak ve bir gün bir meyhanede otururken tavan çökecek ve meyhanedekilerden sadece o ölecek.

Eşgi havuz kenarında şimdi daha sakin görünmekte. Kan kaybı onu ayaktan düşürmüş ancak daha bayılmamıştır. Kendi döneminin en güzel kadınlarından Ermeni Katrin, Eşgi’nin başucuna gelen ilk kişidir. Eşgi kendisini katil polislerin Nazmiye Hastanesi’ne götürmemeleri için onları durmadan ikaz eder. Fakat o boşuna kaygılanıyor. Zira kurşun yapacağını çoktan yapmıştır ve cellatların başka bir şey yapmalarına gerek kalmamıştır. Nazmiye Hastanesi’nde Melikişşüera Bahar onun son sözlerini kayıt altına alır ve otuz bir yaşındaki şair, dostlarının gözleri önünde can verir.”

Mirzade-portre
İran’ın Garcia Lorca’sı olarak bilinen Mirzade Eşgi

Mirzade Eşgi’nin kısa yaşamöyküsü:

Mirzade Eşgi, asıl adı Seyid Mohammed Rıza Kürdistani, 11 Aalık 1984 yılında İran Azerbaycanı şehirlerinden Hamadan’da doğdu. Çocukluğu yerel mekteplerde geçti ve yedi yaşından sonra Ülfet ve Alyans okullarında Farsça ve Fransızca öğrendi. bu okullardan mezun olunca bir Fransız tüccarın yanında tercümanlığa başladı ve Fransızcaya hakim oldu. eğitimi on yedi yaşına kadar sürdü. on beş yaşındayken İsfahan’a gitti, daha sonra eğitiminin devamı için Tahran’a döndü. Ancak 3 ay geçmeden Hamadan’a döndüyse de banasının ısrarıyla tekrar Tahran’a döndü ve bu arada bir süre Reşt ve Enzeli liman kentlerinde yaşadı.

Hamadan’da yaşadığı yıllar Birinci Dünya Savaşı yıllarına denk gelir. Eşgi, Osmanlı’dan yanadır ve birkaç bin İranlı ile birlikte sınırdan geçerek İstanbul’a gider. İstanbul’da Darildünün’da (bugünkü İstanbul Üniversitesi’nde) sosyal bilimler ve felsefe bölümü derslerine misafir öğrenci olarak katılır. İran Kırallarının Yeniden Dirilişi Operası’nı İstanbul’da yazdı. bu manzume onun İstanbul yolunda Bağdat ve Musul’dan geçerken Medain harabelerini izlemesinin etkisiyle yazılmışıtır.

1914 yılında Hamadan’da Eşgi Gazetesi2ni yayımlamaya başladı. Üç sene sonra ise Noruzi Name’yi İstanbul’da yazdı. İstanbul’dan döndükten sonra, dönemin başbakanı ve Savaş Bakanı olan Rıza Pehlevi ile ciddi muhalefete başladı. Bu dönemde Yirminci Yüzyıl gazetesini sekiz sayfada yayımlamaya başladı. Ancak bu gazete 17 sayıdan fazla yayımlanamadı. Hasan Pirniya döneminde İçişleri Bakanı tarafından İsfahan Belediye Başkanlığı öneridiyese de Eşgi bunu red etti. Eşgi, İran Meşrutiye Devrimi (1905-1911) döneminin önemli aydınlarından sayılır.

Cumhuriyet Fısıltılarının başlangıcında Eşgi tekrar Yirminci Yüzyıl gazetesini daha küçük boylarda yine sekiz sayfada yeninden yayımlaya koyuldu. Ancak ilk sayı çıkar çıkmaz kapatıldı ve şair gazetenin yayımlanmasının ardından terör edilerek öldürüldü. Eşgi terör edilemden 2 gün önce, onun arkadaşlarından M,r Mohsen Han, bir tesadüf eseri Emniyet İdaresinin gizli odasında, “Eşgi gizlice öldürülsün!” haberini duymuştu.

Eşgi’nin mezar taşında yazılı şiiri:

Küller elensin başıma, üzünçten toprak elesem başıma
Vatanın toprağı gidince hangi toprağı elerim başıma
Ben o değilim ki doğal ölümle can vereyim
Bu kan kâsesini rahat yatakta boşa dökeyim
Eşgi’nin maşuku ey vatan ey benim arın aşkım
Ey ki senin aşkını gece ve gündüz tekrarlarım

(tüm metin çevirileri: h.h.)

17 Görsel Rivayet! -1-” için 2 yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s