
Ahmed Şamlu’dan iki yeni çevirim:
1- keşke özgürlük!
keşke özgürlük ufacık bir şarkı söyleseydi,
bir kuşun gırtlağı gibi
hiçbir yerde hiçbir yıkık duvar kalmazdı
algılamak için uzun yıllar gerekmezdi
her virane insanın yokluğuna bir işarettir çünkü
insanın varlığı imardır çünkü…
bir ömür kan damlayan bir yara gibi
bir ömür kuru bir acıya çırpınan bir yara gibi
bir narayla gözlerini dünyaya açan
bir nefretle kendinden olan
büyük kayıp böyleydi
viranenin öyküsü böyleydi
ah keşke özgürlük bir şarkı söyleseydi ufacık,
bir kuşun gırtlağından da küçük hatta!
2- sanırım
sanırım
kalbim benim asla
böyle sıcak ve kızıl olmamıştı hiç
duyumsuyorum
bu ölümcül gecenin en kötü dakikalarında
binlerce güneş ırmağı
kalbimde
kaynar kuşkusuzdan
duyumsuyorum
bu umutsuzluk tuz çölünün her köşe bucağında
binlerce neşeli orman
aniden
fışkırır yerden
aaah ey yitik kuşkusuz, ey kaçış balığı
ayna göletlerinde kaymıştır sen sana
ben duruluk bataklığıyım! aşkın büyüsüne
ayna göletlerinden yol al bana!
sanırım
ellerim benim
asla olmamıştı
bu denli büyük ve neşeli
duyumsuyorum
gözlerimde
kızıl gözyaşlarımın şelalesinde
batımı olmayan bir güneş bir şarkıyla nefes alır
duyumsuyorum
damarlarımda
kalbimin atışlarına
şimdi
bir kervanın uyanışı çanlar çalar
bir gece çıplağım kapıdan girdi
suyun ruhu gibi
göğsünde iki balık ve elinde aynası
yosundu ıslak saçları, yosun gibi yosuna
haykırdım ben umutsuzluk eşiğinden
ah ey kuşkusuz bulunan, bırakmam seni bir daha!
(Farsçadan çeviri: haşim hüsrevşahi)