uyanacağım senden!

ben önce senin mavi kaşlarını sevdim
tül perde salınırken sise
sonra dilinin ucundaki unutkanlığı
hani bir dörtyol vardı ya
tef güler
şifa istemem derdi

sonra şakayıklar ektin avuçlarımıza tek tek
susam serptin avuçlarımıza
kuşları çağırdın
ben deliliğe vurdum senin dişlerinde

güneş bir şarkılarından doğdu o kalabalık caddede
bir yan dönerken boynundan…

ben önce senin mavi sözcüklerini sevdim
sonra gözyaşlarımı emerken çırpınan göğsünü
hani on dört yaşında bir ekmek asfalta devrildi ya
sonra masal gibi kaldın hep

gözlerimi ovuşturup uyanacağım senden diyorum
olmuyor!

(h.h.)

canım acıyor!

“Canım acıyor!” diyorsun annem
Senin canın acırsa gözyaşlarım dinmez…
Ölen bir çocuk ağlamaz sanma annem
Sokaklara bak, evlere bak!
Yüz binlerce göz var senin acınla ağlayan
Kısılan sesine ses verip bağıran.

Olsun bırak böyle yazılsın ferman
Ve affedilsin zulada beni kıstırıp kanımı dökenler
Bak bu şiir falan değil
Tan yeri gecenin en karanlığında söker
Tam da benim düştüğüm yerden
Yattığım topraktan!

(h.h.)

ben öldüğümde hava bahardı…

foto-mix
aylardan haziran’dı ©

ben öldüğümde hava bahardı
iki elim şehrin iki yakasında
seni görmek için ölmüştüm
kalbim kesilen ağaçların altında!

anımsar mısın
hani sana ilk şebboyları vermiştim ya
kanatlarımı alıp götürdüğün gündü
sen saçlarını gözlerine dökeli yıllar olmuştu
şehir meydanında duvar kenarında oturmuş ağlamıştık
ne kadar mutluyduk!

anımsar mısın
yağmurun güneşteki tadını
sana sormak için ölmüştüm…

sevginin bedava, kitabın ve ekmeğin bedava olduğu gündü
bir sonraki kadehte demiştin o gün
sen dudaklarının rengini vermiştin sokaklara
gaz fişeği seni gördüğüm gözümden geçmişti
sanki dündü
anımsar mısın! 

ben öldüğümde hava bahardı
sokak bahardı
ağaçlar şarkı çiçeklerini açmıştı
sokağımızın başındaki çiçekçi bizim için saz çalıyordu
güvercinler bizimle uçuyordu…

dur dedin bana
durdum
parmaklarınla saçlarımı taradın
serçelerimden öptün,
git dedin
gittim
yalvarmak ne sana göreydi ne bana
hikaye işte böyle başladı. 

ben öldüğümde
Simurg yeni kanat toplamıştı
dilimde kanatlarının yedi rengi vardı
her yan gençti ve güzel
sen dur dedin
duymadım sonra
aylardan Haziran’dı
öte yanda vapur sesi vardı!
anımsar mısın?

Okumaya devam et “ben öldüğümde hava bahardı…”

bir babanın gözyaşları yalan söylemez!

bir babanın gözyaşı

bir babanın gözyaşları yalan söylemez
sapladığın bıçağı ciğerinden çıkarsan duymaz artık

yanacaksın susuz ve ateşler içinde kuşkusuz
mezarın kabul etmeyecek leşini
o an toprak kaçar üzerinden
çıplak kalasın diye rüzgar dinmez
leş yiyiciler iğrenir de inmez
bunu ağlayan bir babanın gözyaşları söyledi

bilirim kör Yakup kanayan gömleğinin kokusunu almış
ağlayan babanın adım attığı her yer Kenan diyarıdır çünkü
bilirim bir babanın gözyaşları yalan söylemez

(h.h.)

dilimin ucunda kal

unutayım seni dilimin ucunda kal

ya da gel birbirimizin taşında kırılalım
boca olalım birbirimize
rüzgar olalım eselim birbirimizde
karışalım birbirimizin toprağına

sözlerimiz anlamını yitirsin birbirinde
iyisi birbirimizin sokaklarında koşalım
saklambaç oynayalım sen bende gizlen ben sende…
 
ya da birbirimizin dağında soluk soluğa kalalım
denizinde soluksuz ya da birbirimizin
sevişelim terimiz karışsın birbirine
birbirimizin ağzında soluklanalım sonra
ya da birbirimizde akalım bir ırmak gibi
suyumuz karışsın birbirine
ya da en iyisi ben sende eriyeyim biteyim!
 
biliyorsun ki sen yanımdayken benim yanım yok olmakta
benim yanımdayken sen ben yokum aslında
ben sende kaybolduğumda dilinde beni bul
bulduğunda öp beni
bulmaca söyle bana
mucizem ol
unutayım seni sonra hep dilimin ucunda kal!

(bu şiiri ilkin İran Türkçesinde söyledim. çevirisidir. h.h.)

nakşın divan kurar!

karın canına yemin ederim sus
ki bunca fısıltı suyun sesinde yok
kana çalan aşk gece nereden?
dudaklarını aralamışsın Tanrıya ne olur!

dilinden zehir içtim ki yaralarım böyle derin eyvallah
kanatlarını ateşe verirsin Mevla’m döner odamda eyvallah
artık bilmeliyim bu kuyudan çıkamam zemheri eyvallah
geceyi öyle sarsıyor ki gözlerin ay dağılır odama

ben bu hicretle sarhoşum kıblem sende sürgün!
kadehleri ayaklarına sürer içerim
toprağını sürme yapsam bu hünnap mevsiminde?
dahası fırtına çoktan dinmiş şimdi sisli bir huzur…

ölüme kaç kalınca insan susmazmış?
öyleyse dumanını ver bana uzaklardan
dağlarımda yangın çıkacak
cümlesine eyvallah diyerek acıların!

nakşın divan kurar yolum üzerinde!
gözlerim toprağında elim göğsümün alevinde geçerim huzurundan
bana böyle öğrettin aşkı
Hıdır su üzerinde yürüdü ne ki!
ateşler üzerinde koşarım bir ömür bağışlanmayan İbrahim!
divanın nakşı var dudaklarında!
bağışla beni
bağışla bana!

(h.h. 1 Aralık, 2013)