Önceki dünyamı inkar ediyorum
Yeni dünyamı sevmiyorum
Nerede kaçış yolum
Gözlerin kaderim değilse?

Önceki dünyamı inkar ediyorum
Yeni dünyamı sevmiyorum
Nerede kaçış yolum
Gözlerin kaderim değilse?


Hazin
O renkli çanları kuşandı
Haz ve eğlenme yüz örtüsünü
Anlatılarını
Dilinin ucunda kuşattı
Kriz anlarında
Onu ihanete götüremesin diye
Ve o
Uçarı
Goher markalı ayakkabılarıyla aylak aylak dolaştı
Gece kadar yalnız
Tek bir yıldız onu beklemeksizin
Gözlerimden başka.
Kuş göz eriminde kanat çırpıyor
Anımsa
Kurşunlar sıkılıyor bir uçtan bir uca
Anımsa beni
Bu ebedi yolcuyu
Hayatım boyunca
Dört nala gitmek istemişim
Ama mezarımın sınırları genişlemedi.
(Bu bilgiler Arap Modern Edebiyat Dergisi Banipal’den alınmıştır)
“Yaralarım Aşktandır” beşinci baskı, (Totem Yayınları 2. baskı) Mayıs 2015 tarihinde yayımlandı!
ben senden ölürdüm
oysa sen benim yaşamımdın

sen benimle giderdin
sen bende okurdun
ben caddeleri
başıboş dolaşırken
sen benimle giderdin
sen bende okurdun
sen, ulu çınarlar ortasından sevdalı serçeleri
pencerenin gün ışımasına çağırırdın
gece yinelendiğinde
gece bitmediğinde sen
ulu çınarlar ortasından, sevdalı serçeleri
pencerenin gün ışımasına çağırırdın.
sen ışıklarınla gelirdin sokağımıza
sen ışıklarınla gelirdin
çocuklar gidince
ve akasya başakları uyuyunca
ve ben aynada yalnız kalınca
sen ışıklarınla gelirdin…
sen ellerini bağışlardın
sen gözlerini bağışlardın
sen sevecenliğini bağışlardın
ben açken sen
hayatını bağışlardın
ışık misali bonkördün
sen laleleri toplardın
ve örterdin saçlarımı
saçlarım kendi çıplaklığında titrediğinde
sen laleleri toplardın
sen yanaklarını yaslardın
memelerimin acısına
ve ben
söylemeye başka bir şey bulamadığımda
sen yanaklarını yaslardın
memelerimin acısına
ve dinlerdin
ağlayarak akan kanımı
ve ağlayarak ölen aşkımı
sen dinlerdin
görmezdin beni ancak.
yayla kızları!
bekleyiş kızları!
daralmış umut kızları
sonsuz yaylada
ve kıyısız arzular
daralmalarda!
yeni çardak kızları
-yüz yıllık çardaklar!-
zırhlı kuşamlarınızdan çiçeklenirseniz
deli rüzgâr
dilek atının uzun yelesini
dağıtacak…
Okumaya devam et “Abâi’nin yürek yarasından -Şairin sesiyle-“

birgün biz güvercinlerimizi bulacağız
ve sevecenlik güzelliğin elini tutacak
en küçük şarkının
öpücük olduğu gün
ve insanın
insana kardeş
evlerin kapısını artık kapatmadıkları gün
kilit
söylencedir
ve yürek
yaşamaya yeter
tüm sözlerin anlamının sevgi olduğu gün
son sözcük için söz peşinde olmayasın diye
tüm sözcüklerin ahengi
yaşam olduğu gün
son şiir için uyak peşinde acı çekmeyesin diye
tüm dudakların şarkı olduğu gün
en küçük şarkı öpücük olsun diye
senin geldiğin ve her zamanlığına geldiğin
ve sevecenlik ve güzellik beraber olduğu gün
güvercinlerimize yeniden tane serpeceğiz
ben o günü bekliyorum
benim
belki
olmadığım
günü
(Benimle Aydınlıktan Söz Et! yakında ikinci baskıya girecek!, h.h.)

bugün
doğmadım anamdan
hayır
dünyanın ömrünü geçirdim.
en yakın hatıram yüzyılların anısıdır
defalarca kanımızı akıttılar
anımsa,
bu soykırımının sonu sadece
bereketsiz bir sofranın yavan somunuydu.
Ahmed Şamlu’dan bir şiir:
Sevdalılar
utanarak geçtiler
kendi zamansız şarkılarının utancıyla.
ve sokaklar
fısıtltısız kaldı ve ayak sesi olmadan.
Çalınmış bir can gibisin, içindesin sen canımın
Süzülen servimsin, ey balkırı bostanımın
Gidiyorsan bensiz gitme, canım, canım tensiz gitme
Gözlerimden ırak gezme ey ışığı gözlerimin
Yedi göğü ben delerim, yedi denizden geçerim
Gönül çelen bakar isen bu avare canım benim
Sokulunca sen yanıma küfür iman kuldur bana
Seni görmek iman ola, ey sureti dinim benim
Baştan ettin ayağımdan, yemekten ettin uykudan
Sarhoşça gel gülüşlerle, ey Yusuf’u Kenan’ımın
Gül elinden gömlek yırtar, ey nergisleri sarhoş bakar
Ey dalları turunç satar, ey bitimsiz bahçem benim
Beni dağlarsın bir an, bahçende öldürürsün bir an
Işığa sürüklersin bir an, ki açılsın gözüm benim
Ey canlardan önceki can, madenlerden önce olan
Ondan bundan önce olan oyum benim buyum benim
Menzilimiz toprak değil, ten dökülse gam değil
Düşüncemde eflak değil, vuslatı evrenim benim
Havada bir zerre beden, ağırlıktan kopunca ten
Sensiz neden olsun neden, ey dörtlü erkanım benim
(Ç: h.h…. Hayyam-Hafız-Mevlana’dan çevirilerim yakında yayımlanacak)
Ölünce beni badeyle şarapla yıkayın
telkinimi eskil köhne şaraba bulayın
Mahşerde bulmak ister iseniz eğer
beni meyhanenin toprağında arayın
*
İç şarabını ölümsüz ömür işte budur
gençlikten elinde kalan işte budur
Çiçekler ve şarap vaktidir dostlar sarhoş
hoş ol sen de, bütün yaşam işte budur
*
Hayyam eğer şarapla sarhoşsan hoş ol
ay yüzlü bir güzelle oturmuşsan hoş ol
Zira ki cihanın sonu yokluktur yok
yoksun diyelim eğer ki varsan hoş ol
(Hayyam dörtliklerinden, ç:h.h.)
Behey saki dolandır kaseyi ver badeyi ver
kolay sandık bu sevdayı fakat çıktı bu müşküller
Saba bir nâfe amberle açarsa türre kâkülden
kara saçlarının her dalgasından kan içer diller
Canım canan evinde emin eğlence yok dem dem
Çığırır seslenir çanlar ki kalkın bağlayın yükler
Eğer pirin söylüyorsa, seccadeni sen meyle rengin kıl
ki salikler bilir bu hangi yoldur hangi menziller
Gece kör dalgalar korkunç bu denli de derin burgaç
halimizden anlamaz sahildeki dingin bu yüksüzler
Başı buyrukluğumla bednama çıktı ah adım sonda
gizil kalmaz o gizler ki ondan kurarlar çoklu meclisler
Eğer dinginlik istersen, kayıp olma ondan ey Hafız
ufuklar onların oldu, bu dünyanı atan kimler
(Şirazlı Hafız’dan bir gazel, h.h.)
الا یا ایها الساقی ادر کاسا و ناولها
که عشق آسان نمود اول ولی افتاد مشکلها
به بوی نافهای کاخر صبا زان طره بگشاید
ز تاب جعد مشکینش چه خون افتاد در دلها
مرا در منزل جانان چه امن عیش چون هر دم
جرس فریاد میدارد که بربندید محملها
به می سجاده رنگین کن گرت پیر مغان گوید
که سالک بیخبر نبود ز راه و رسم منزلها
شب تاریک و بیم موج و گردابی چنین هایل
کجا دانند حال ما سبکباران ساحلها
همه کارم ز خود کامی به بدنامی کشید آخر
نهان کی ماند آن رازی کز او سازند محفلها
حضوری گر همیخواهی از او غایب مشو حافظ
متی ما تلق من تهوی دع الدنیا و اهملها