ölmek için
beni sümbülteberlerin, nergislerin ortasında koyma
bırakma beni dünya sularına
galaksilere de bırakma beni
beni önce verev süzülen bakışın bileziğinden geçir
ve kırık dökük taş merdivenlerden gölgeleri rüzgarda esen eski ağaçlara doğru yukarı kaldır öte yana
kimseye gösterme beni ne kızıma ne kardeşlerime ne kız kardeşime ne oğullarıma
odada yataklarında uyuyanların ne kadar tuhaf suratları var
ne kadar yorgunum
beni sona basamağa bırak ve in
ve meyve ve çiçek ve hurmayı al götür
yeri burası değil
senin ayak sesin dünyanın sonu yapraklarının dökülüş mevsimindeki turna kanatlarından dökülen teleklerin sesidir
senin gidişinin sesi bitmiştir şükür
ne kadar yorgunum
uzun dinlenmeye ihtiyacım var
beni çölün ruhunun sırtına bindir
uzun dinlenmeye ihtiyacım var
beni çölün ruhunun sırtına bindir
git
ertesi gün gelmek istersen gel ve bir ayna getir
benim iç çekişlerimin resimle durdur ve döndür
ki ben
yokmuşm.
benim ahlarımın resmini de gör
gör seksen yaşındaki küçük kız kumaştan oyuncak bebek
nasıl yüzü koyun yerde
sonra beni benim etrafımda döndür
ve o verev süzülen bakışın bileziğinin ortasında durdur
durdur ve döndür
ki ben
yokmuşm.
Rıza Beraheni
Çeviren. h.h.

Reblogged this on and commented:
O güzel insanın anısına… Onun bu şiirini yeniden yayımlıyorum: Son basamak!