geçiş

Birkaç günden beri kimi arkadaşların şiir üzerine görüşlerini okuyorum. Bunun üzerine dil açmalarım adlı şiir kitabımda yer alan eski bir şiirimi -uzun olmasına rağmen olduğu gibi- yayınlıyorum.
Tabi ki tartışılsın!
 (Dizelerin formatı bozulduğundan Pdf formunda burada okuyabilirsiniz gecis)

geçtim beklemekten       uzun hikayedir
gece bana gündüzleri uğramaz

gece    uykudayken     gelir         şşşşşşt deyince ağzı şarap tadındadır       hatıralarım karışır

o hep kızar    söylenir öper koklar ve hep kızar
çağırır beni       kollarının beşiğine yatırır
sallar bebek gibi         dudaklarının dualarını üfler yüzüme       ve hep kızar
dudakları ipek çiçeği cinsindendir      hünnap kasidesi      okur     ben anlamam
ben anlamamı yitirmişim

dilinin dişil tadı var          basit ve tuhaf bir şiir gibidir        delidir delirtir beni
bu dilde hiç gerek yoktur
bilir onun yanında yanımın yan anlamı var       susar           dalında elma kokar

bana bakınca anlarım        uyanmamışım        gözleri hep doğdu doğacak güneş
güneş diğer yanından doğar farkındadır

parmağının serçesini ağzıma dayar       em der emerim           kafam karışır

benim sarhoşluğumun kanatları yok uçmaz             ayakları yok gitmez
gider döner yanımda yatar tarçın kokar          sardunya yaprağı
koşar yağan bulutlarımın altında        fesleğenleri ıslanır    kafam karışır             güler

aramla dili arasında dört döner        dilimle onun arası bozulmaz      sever
selam deyince                 balkonuma bir güvercin konar            kulaklarımda işareti var

beklemekten geçtim   kalmak başka öyküdür

gece bana gündüzleri uğramaz
gece güneş uğrar yanımı alıp götürür
yansız kalırım                ondan sonra      ben kimim?
bilir onun yanında günebakan tarlasında kaybolurum adam olmam

koynuna alır beni git der          tuhaftır ama     göğsüne yatırır uç der
ben daha yeni doğdum uçamam

öyle güler ki sanki her yerde ayaklanma var     yanaklarında devrim çiçekleri açar
yan baktığında kaşının ardından çıtır çıtır tan atar                        sesinde taze bir yan var
şak şak vuran yağmur tanesi sanki taşlara         dişinde vişne çatlar          nar nar

dizlerinin rahlesine yatırır       yazgımı yazar bozar okur öldürür beni      ölünce kızar
okşar saçımı ağıt yakar inler ve hep kızar

gece bana gündüzleri uğramaz
güneş gece    gelir         kalk der
alıp götürür naşımı yalar yıkar bırakır bahçeye döner yanımda yatar
susamış toprağı ıslak kokar

kanlı bir gömlek gibi dilinin ipine serer tenimi
adımı söyler sözünde taze bir yan var
camı açar konuşur gün doğar odama yasemin akasya dolar        ben anlamam
anlamamı onun yanında unutmuşum

geçtim beklemekten derim ona           kalmak başka öyküdür     güler

kapı derzinden ışık geçer gibi geçer içimden ben anlamam
ruhum delik deşik derim anlamsızım       güler
sessiz kalınca            dudaklarımdan öper        söz verir sesime     gider

farkındadır acıkmışım           taze ekmek kokar
açar kendini dürer kapatır ye der beni
ben erkeğim adam olmam

aç der dilini          açarım
çiçeklerimi yolar döker avuçlarıma farkındadır      güler        çıldırtır beni

savaş çıkarır            tankının kadife paletleri geçer göğsümden
barbardır orduları       tarçın kekik terler
barış ilan eder
döşünün beyaz bayrağını diker tepeme
öper yaramı sarar sesiyle
gider ıspanak pişirir

farkındadır bir dudak işaretiyle dirilmem fazla isterim    ben erkeğim

bir avuç buğday olur serpilir tenime gıdıklanırım
ısırır kaşımı    avuçlarında büyütür              boy verince kızar

benim hayatım tekrarlanan bir sözdür bilir
bütün şiirlerim benim onda ölüp dirilmelerdir bilir
onun mevsiminde dil açmalarımdır bilir

söyle şimdi ben ne yapayım        ne yapayım derim         susar
sen benim aramdan geçtin derim böyle boşum şimdi          farkındadır
dilimin derzinden geçtin derim        anlamsızım        güler

söyle ben ne yapayım
sen benim son durağım küçük mataram
söyle şimdi ben ne yapayım        ne yapayım derim     ağlar
budur yarattığın işte gör derim körüm
yarattığın atmaca yavrusu ceylan      uyur

sabah uyanıca peygamberleri sayarım ağzına   emer
ağzını ağzıma dayar      dilinin kelebeği çırpınır ağzımda
şarkılarını ciğerlerime doldurur        boğulurum       farkındadır
dayan dayan dayan der
son kehaneti üfler ağzımın içine    güler
yeni yörüngeler yaratır
dön der         dönerim         şimdi geç       geçerim      geçince kızar

bu sabah bir bağ maydanoz soğan domates
bu kent böyle yağmur olmamıştı böyle bulut
ayaklarım üşüyor der öperim
yoksul zamanlara hıçkırır        naylon poşet
gözyaşları sıcaktır doluşur ağzıma ölürüm
gece olunca senin rivayetin yalandır der          ağlarım
baştan sona Lut kavmisin der         git!       bakma arkana!
çık der                çıkarım rahminden     ağlarım
bir daha aramam der seni         ağlarım

yürek yarılması nedir sorarım
sus         duymak istemem git der!
avuçlarımda cehenneminin işareti var
dil açarken susarım          susunca kızar
gel der geri      gidemem
gidince yokum          yeniden düşerim rahmine       anlarım
sade bir şiir olur doluşur ağzıma okurum
em der beni                  emerim                emince erir
işte busun der anlarım tuhafım
sarılır sarılır sarılı kalır       göğsü göğsüme kehanet okur
ağzında zencefil çiçekleri yolunur          tarhun                   gülüşünde biber

gece bana gündüzleri uğramaz
geçtim beklemekten                  uzun hikayedir
adımı gözlerinde unutmuşum onun      bakmaz
yarım kalan ne varsa odur bilirim
döner             gelir             uyurum
bunu yazarken zil çalar içimde koşarım
kapıda orman yangını          taze bir demet kekik

uyanmak istemem       ölürüm!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s