onun tutkusu bulaşıcı!

Bir arkadaşın blogunda seyredince buraya taşımaya karar verdim. Ahmet Uluçay’ın tutkusunun bulaşıcı olduğuna inananarak! tabii onun kadar kendisiyle ve yaşamla samimi yüzleşen sanatçılar için!

“Dostoyevski’nin yeri hep boş kalacak,” diyor Ahmet… yıllardır kendisinin de yerinin boş kaldığı gibi!

bir kez daha saygıyla anıyorum…

https://www.youtube.com/watch?v=gsGdZEnlRYQ

Güneşi dikenlerin şarkısı!

Bu şarkı İran’ın görkemli Şubat Devrimi sırasında dillerdeydi. Devrim yenilgiye uğratıldıktan sonra şiiri yazan, şair, senarist, gerilla Said Soltanpur düğün gecesinde Devrim Muhafızları tarafından tutuklanmış ve Humeyni rejimi tarafından kurşuna dizilmiştir!

dinlemek için aşağıdaki bağlantıyı tıklayın lütfen:

https://www.youtube.com/watch?v=zXzWl78VBhU

Kış sona erdi
İlkbaharlar çiçeğe oturdu
Güneşin kızıl çiçeği geldi yine
Gece kaçıp gitti
Güneşin kızıl çiçeği geldi yine
Gece kaçıp gitti
Dağlar lalelerle dolu

Okumaya devam et “Güneşi dikenlerin şarkısı!”

Karanlık bir dönemin şarkısıdır!

Karanlık bir dönemin şarkısıdır dineleyeceğiniz! Daha önce yayımlamıştım! Bu akşam birkaç kez daha dinledim… Siz de dinleyin… bir kez daha! Ne çok acılar çekmiş bu insanlar özgürlüğün o tatlı meltemi gezinsin diye yanaklarında… ne acılar çekmiş bu insanlar karanlığın devleri toprağa gömülsün ve insanca yaşamın güneşi doğsun diye evlere, sokaklara… “Nereye böyle aceleyle?” Sordu çalı rüzara!! “Tanrı için sana ve dostluğumuza yemin ederim, Şayet bu vahşet çölünden, Geçersen sağlıkla, Ilgımlara ve yağmura, Bizim selamımızı götür!”
Ölümden ve Karanlık zorbalıktan medet umanlara inat Güneş doğacak! Hiçbir karanlık sonsuza kadar sürmemiştir zira!

Şiir: Şefii Kedkeni, Beste: Ruhengiz Mirzai, İcra: Ruhengiz, Aranjman: Kambiz Roşen revan çeviri: haşim hüsrevşahi

Söyle yağmura
Yağsın bu gece
Yıkasın yüzünden
Bu bağ sokaklarının tozunu
Duruluğunda
Seher arasın diye
Sınırsızlarda
Bizim buradalığımızı
Dönüş yolunu bilmediğimiz
Kıyıların arayışında…
Sen ve ben uyanık
Görmede yitik
Ayışığından ve uykudan daha hafif
Işık deltasında akan biz
Rüzgarın dudaklarında bir şarkıyız

Okumaya devam et “Karanlık bir dönemin şarkısıdır!”

susuz öleyim!

yağmur istemem
susuz öleyim
taş yağsın toprak
alev dökülsün
senin ateşine ortak!

sorarım sana ey fitne
hangi toprak kapatacak kinini
hangi alev öfkeni
ey tarihin en çirkin melaneti!

bu sürüklenen benim tarihimdir
bu kurşunlanan benim Simurg
bu mezarı adsız kalan benim ellerimdir
sırtından hançerlenen benim Kerbela!

kalemler kırarım ağıdına serinleyecekse düştüğün ateş
kanlı teleklerini çocuklarıma dağıtırım
hançereler tan atarken senin mersiyene
ah böyle mazlum düşmemeliydin

dudakların son sözcüğünü söyleyecek hep
toprak renkli suskun dudakların…
böyle kısıp gözlerini bakma
daha öpülecek çok kirpiğin var!

(h.h.)

May 1871, Paris sokakları, Paris Kommünü, Çizen: Maximilien Luce

Komandante şiir okuyor!

Çe diyor ki:

Size kısa bir şiir okumak istiyorum. Merak etmeyin! Merak etmeyin onu ben yazmadım! Bu birkaç satrılık şiir, ümitsiz bir adamın tarafından yazılmıştır. Çok kötü bir anım var. Şöyel der:

“Demek sitediğm, kimse, çapayı daha güneşin ritmiyle sallamamış
Ve kimse daha ürünü aşkla ve bereketle toplamamış!”

https://www.youtube.com/watch?v=C_91PKG66gE

Öğrenmişiz sana sevdalanmayı
Tarihin zirvesinde
Cesaretten bir güneş gibi sen
Ölüm yatağında yatıyorsun
Senin derin buradalığın
Şimdi daha açıktır
Komutan Çe Gevara!

Okumaya devam et “Komandante şiir okuyor!”

Halkın isyanı: Köroğlu Operası, 1. ve 2. perdeleri

Halkın ağalar, beyler ve paşalara karşı başlattıkları isyanın ve Köroğlu (Rövşen) liderliğindeki halk kahramanlık öyküsünün sanatsal benzersiz icrasıdır. Üzeyir Hacıbeyev’in ölümsüz bestesi, Memmed Seid Ordubadi’nin şiirleri, Lütfiyar İmanov’un (Köroğlu) ve Fidan Qasimova’nın (Nigar) ve diğer sanatçıların olağanüstü icralarıyla… Ölümsüz eserin birinci ve ikinci perdeleri: