İran’da çok tuhaf şeyler olmaya başladı… Aslında pek de tuhaf değil! Ama yine de insan şaşırmadan edemiyor! Birkaç ay önce Dolar aniden 3400 Tuman’dan 14000 Tuman’a yükseldi (Mollalardan önce dolar 7 Tuman’dı)… Dünya sermayesinin buyruğu doğrultusunda yaşamın bütün alanlarında fiyatlar fırladı, aldı başını gitti. İşsizlik tavan yaptı… Özellikle de yaklaşık son 5-6 yılda bankaların içi boşaltıldı (Milyar avrolarla ölçülen, örneğin Saderat Bankası genel müdürü Haveri’nin bir defada 1 milyar dolar yolsuzluğu gibi), petrol geliri iç edildi (trilyon dolarla ölçülüyor… örneğin: Babek Zencani yolsuzluğu, hırsızlığı gibi, resmi ağızların bildirdiği rakam 2.900.000.000.000 dolar!!!), bütün madenler, şirketler, değerli kuruluşlar özelleşti, özelleşen kurum ve kuruluşlar nedense iflas etti ya da çalıştırılmadı, daha uzun zamandan beri uygulanan siyasetler neticesinde tarım yok edildi, hayvancılık yok edildi, sanayi üretim neredeyse sıfırlandı, gazete ve dergiler kapatıldı, düşünenler ve sözü olanlar hapsedildi, bir düşüncenin dışındaki düşünce kuruluşları baskılandı, dinci bağnazlık silahlı çeteleriyle vatandaşa hayatı dar etti, ırmaklar kurudu, göller kurudu, beyin göçü had safhada, uyuşturucu kaçakçılığı ayyuka çıktı, fuhuş yaşı 10-11’e indi… ve benzeri durumlar! Bu feci ortam 45 yıllık din devleti sonucunda oluştu… bir kişi ve bir düşüncenin egemenliği sonucunda!
Kategori: Hepsi
Kadınlar yok edilmek isteniyor!
Devamı için lütfen alttaki bağlantıyı tıklayın:
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1288457/Kadinlar_yok_edilmek_isteniyor.html

diyorum ki mesela!
diyorum ki mesela
sen yalandan gelsen
ben sahiden gülsem
sen şaşırsan
ben sussam
sonra kavga etsek
sonra sen benim dilimde sussan
ben senin koynunda şaşırsam
sonra bir kap vişne yesek
kırda çiçek toplasak
orada kırda koşsak
kırda sevişsek
sen sahiden sevsen
ben yalandan ölsem
sonra gözümüzü açsak ki kabus bitmiş
dört nala özgür yaban atlarız mesela
komşularımız da hep yaban at sürüsü
yeleleri güneşli rüzgarda
avlanma kaygısı olmayan serçeler ya da…
21 ve 28 Mart’ta Furuğ sahneleniyor…
Usta oyuncu Nazan Kesal’ın performansıyla Furuğ Ferruhzad sahneleniyor.
Furuğ’un yaşamöyküsü ve şiirlerinden hareketle yazılan metinle sahnelenen
Yaralarım Aşktandır 21 ve 28 Mart saat 21’de Ataşehir Dasdas’ta…
Furuğ severler için kaçırılmayacak bir sanatsal şölen olacağı kanısındayım!

Karanlık bir dönemin şarkısıdır!
Bir kez daha dinlemek ve okumak istedim… sizlerin de…
Karanlık bir dönemin şarkısıdır dineleyeceğiniz! Daha önce yayımlamıştım! Bu akşam birkaç kez daha dinledim… Siz de dinleyin… bir kez daha! Ne çok acılar çekmiş bu insanlar özgürlüğün o tatlı meltemi gezinsin diye yanaklarında… ne acılar çekmiş bu insanlar karanlığın devleri toprağa gömülsün ve insanca yaşamın güneşi doğsun diye evlere, sokaklara… “Nereye böyle aceleyle?” Sordu çalı rüzara!! “Tanrı için sana ve dostluğumuza yemin ederim, Şayet bu vahşet çölünden, Geçersen sağlıkla, Ilgımlara ve yağmura, Bizim selamımızı götür!”
Ölümden ve Karanlık zorbalıktan medet umanlara inat Güneş doğacak! Hiçbir karanlık sonsuza kadar sürmemiştir zira!
Şiir: Şefii Kedkeni, Beste: Ruhengiz Mirzai, İcra: Ruhengiz, Aranjman: Kambiz Roşen revan çeviri: haşim hüsrevşahi
Söyle yağmura
Yağsın bu gece
Yıkasın yüzünden
Bu bağ sokaklarının tozunu
Duruluğunda
Seher arasın diye
Sınırsızlarda
Bizim buradalığımızı
Dönüş yolunu bilmediğimiz
Kıyıların arayışında…
Sen ve ben uyanık
Görmede yitik
Ayışığından ve uykudan daha hafif
Işık deltasında akan biz
Rüzgarın dudaklarında bir şarkıyız
View original post 228 kelime daha
Bir şiirimden bir icra…
Furkan Özkan’a teşekkürlerimle:
https://www.youtube.com/watch?v=h2LE2auZLfY
Ankara hep leylak eser mayıslarda
beyaz leylaklar, mor leylaklar…
senin saçların tırnakların dudakların
bir de şarkıların vardı rüyalarıma girerken
gömleğinde saklı ak şebboylar
demem o ki insan kendi cenazesini de örtebilir
yeter ki mayıs gelsin ve yaprakların eksik olmasın
yeter ki senin şaşırtan şiirlerin okunsun
ve insan oturup hayal kursun
yoksa mayısta çok denizler gezmiş bu şehirde çok ölümler
mesela mayısın ne birini unuturum ne altısını ne yedisini
kirpiklerinde leylakların aksi var bu günlerde
tarçın gölgesi
bugünlerde kadehimi şarap isterim
gözlerinin eskil hüznü yanında
avuçlarında ateş avuçlarında rüzgar avuçlarında yağmur
aynaya tutuşturduğun o kısa notu iğneledim ömrüme
kapıyı açtığımda teninin kokusuyla çarpmıştı yüzüme
demem o ki şimdi aynalarda tepetaklak bir masal kalmış ancak
sokağın başındaki çiçekçi de taşındı kasetçi de
kala kala bir gözlerim kaldı yolda
bir senin sesin, bir de işte bu hüzün
neyse şimdi mayıs gelmiş
güzel şeyler düşünme vaktidir
ve ben seni düşündükçe
yastığım leylak kokar
aklımda şebboylar
iyisi bir yudum daha alayım pencereden uzattığın şaraptan
saçlarının kalecik karası
gülüşlerin karabiber
gözlerin tarçın!
hele bir de yeni doğmuşsan!
(7 Mayıs 2018, h.h.)
Agniye son mersiye! (yeniden)
Furuğ’un biricik oğlu Kami de gitti!
Bir ömür acı ve hasret son buldu!
Acı ve hasret dolu bir ömür son buldu!
Demek Furuğ’un oğlu olmak, Perviz Şapur gibi tanınmış bir edebiyatçının oğlu olmak yetmiyormuş. İkiyüzlü toplum yapacağını yapıyor. Furuğ’un şiirlerini okur, onu alkışlar, Perviz’i takdir eder ama onların biricik oğullarına sahip çıkmazlar. Üstelik güvendiği insanlar, annesinden ve babasından ona kalan ne varsa, mektupları, resimlerı, antika sayılacak eşyaları, Furuğ’un dikiş makinesi de dahil, kısaca varını yoğunu hırsızlar gibi çaldılar, elinden aldılar ve onun yüzüne güldüler. Yayıncılar annesinin kitaplarından elde ettikleri yüz binlerce dolardan ona tek kuruş ödemediler. (Kamiyar’ın kendi dediğine göre Morvarid Yayınları hariç)
Furuğ’un ruhsal durumu ne kadar çok şey anımsatıyor!
“Pervizciğim param olmadığı için ve Feramerz de hiçbir şekilde 40 Tumanımı (73 YTL. ç.n.) vermeye yanaşmadığı için… kitabı gönderemiyorum. Çünkü arabaya binmek için bile param yok… Perviz’im çabuk gel, çünkü bunlar sürekli beni davet ediyorlar ben de sürekli atlatıyorum ve seni bekliyorum…. (Said Nefisi) diyordu ki Rusya’daki dünya edebiyatıyla ilgili bir konferansta İran’dan dört kişinin ismi geçmiş. Biri Tevelleli, diğeri Dr. Hamidi, biri Pervin Etesami biri de Furuğ Ferruhazad… İşimde ilerledikçe ve bundan dolayı bazılarının rahatsız olduklarını gördükçe ne kadar sevindiğimi bilemezsin. Öyle bir yere gelmek istiyorum ki babam geçmişi anımsadığında kendinden utansın ve beni ailenin onur kaynağı olarak görsün…”
Okumaya devam et “Furuğ’un ruhsal durumu ne kadar çok şey anımsatıyor!”
Furuğ sahnede!
Furuğ Ferrhuzad’ın yaşamı ve şiirleri sahneleniyor
Tek Perde Oyun!

FURUĞ FERRUHZAD
Tek perde oyun
Hayatı ve eserlerinden oyunlaştıran – Harun Güzeloğlu
Oynayan – Derya Günaydın
Çeviren – Haşim Hüsrevşahi
Işık Tasarım – Alev Topal
Müzik – Karahan Kadırman
Grafik – Cem Yarkın
Hareket Düzeni – Derya Günaydın
Sahne Tasarım – Harun Güzeloğlu
Işık / Ses Kumanda – Serpil Coşkun Altuncu
Sahne Asistanları – Beril Usluduran, Seray Yıldız, Mete Eryılmaz
(ne zaman nerede sahneleneceğini yakında buradan bildireceğim)
