biz sarhoşlarız yolda kalmışız!

Biz gamsız sarhoşlarız kalbi yitirmişiz
kadehle nefes alırız aşkla sırdaşız

Bize çokça sitem yayları germişler
çetin düğümleri cananın kaşıyla açmışız

Cana dün gece sabuhi yangısı çekmişsin
bizse o gelinciğiz ki dağ ile doğmuşuz

Muğan piri bizim tövbemizle üzgündür
söyle badeyi süz özr için ayakta durmuşuz

Her şey seninledir nazar eyle ey yol sebebim
insaf edip hak veririz biz yollarda kalmışız

Lale gibi mey görme kadeh meyanında
bu yangıyı gör ki kanlı kalbe vurmuşuz

Dedin ki Hafız nedir bunca renk bu hayal
yanlış nakış görme biz o sade levhalarız

(Şirazlı Hafız’dan bir gazel, Farsçadan çeviri: h.h.)

hafız
Ressam: Mahmoud Farshchian THE TIMES ENDLESS GRIP 60*44 Cm 1991

göster evi ben bilmem!

Dün akşam bir arkadaşla Muhsin Namcu’nun (Mohsen Namjoo) sardunyalar’da yayımladığım Sitem adlı şarkısı hakkında konuşurken söz o şarkının 7. dakikasından sonra gelen bölümdeki “şaraphane nerdedir?” sözleri üzerine yoğunlaştı. Mevlana’nın “göster evi ben bilmem” şiirine benzettim. Sarhoş yol kaybeder. Şaraphane nerdedir soran ya sarhoştur ya da seri hoş olarak şaraphane aramakta! Bunlar evin yolunu kaybederler. Ne güzel. Mevlana bakışıyla “Ev” kavramı üzerinde belki bir gün düşündüklerimi yazarım ancak şimdi aşktan sarhoş olan ve evi kaybeden Mevlana’nın o şiiri:

Ey mihman edenim gel gel karşıla beni canım sen –
                                                                        şaşkın olduğumdandır göster evi ben bilmem
Ey ki köyün şehrin aklını başından aldın –
                                                                         nerde benim ev nerede, göster evi ben bilmem
Canı olduğun kesten bilgi sorma asla sen –
                                                                         çık karşıma incitme göster evi ben bilmem
Senden coşan o kimse mazur gör onu lütfen –
                                                                         evden uzaklaştırma göster evi ben bilmem
Ben aşığınım müştakın ben aleme ün yaptım –
                                                                         acı beni tek etme göster evi ben bilmem
Ey saf sahibi mutrip sen el mızrabına çal çal –
                                                                          gönlüm yoluna tef tef göster evi ben bilmem
Tebriz hakı Şems’im ben başkasını istemem –
                                                                         düşer düşer kalkarım göster evi ben bilmem
 (Farsçadan çeviri: h.h.)

karabatak ve melankoli

Ferzane Kavami (1968- …)

 

tenime yonca ekmişim
bende bir inek var dürtüden ve gamzeden bir şey anlamaz
kendi sıska satırlarında otlar
ve yalnızlığını hacamat eder
nicedir incindiğimi unutmam için
bilmediklerimi yazmamı söylemiştin
yazdıklarımı yırtmamı
bir süredir anlamıyorum
ve zamanımdan bir parça melankoliyim
yoncaları düşündüğümde
sıska yanıma uğrar ateş
iğne yap gırtlağıma
ben böğürüyorum
sağlık ocağı tepeme yıkılıyor
sen tanıdık olmayan hücrelerimden kan alıyorsun
ben yabancılara bile gülümsüyorum
yardım et!
ben kuşkulu bir binada yaşamaktayım
bazen her gün yaşamımın zilini çalar
yaşlı kadınlara kefil olayım diye
şimdi yıllardır
bir kadın benim çay bardaklarımda çözer aptallığını
hacamata ve yanlış yolların daracıklığına uğrar
 
iyi bir gündür
nicedir incindiğimi unutmuşum
bazen evimin zili çalmaz artık!

 (Ç: h.h., Dolunayda Kızıl Tef Çalan Kadınlar’dan… yakında yayımlanıyor!)

 

davet…

yağmur ve buğdaysın
sen buğday ve yağmursun
susuzluk senden şarkılar yapar
insan seninle kanar
ve ben evine gelince senin
tütsünün kokusuyla yıkarsın ellerimi
gözlerimi yıkarsın
lambamı ışığınla
ve kalbimi denizinle yıkarsın
sana kavuşurum
taze ekmek ve şarkı kokan kavime.

yağmur ve buğdaysın
sen yağmur ve buğdaysın… buğday yağmurusun!

(h.h.)

İffet Kimiyai (1950 – …)

 

Yaralı…

yaralı

senden başka
sevgilim!
sayısız erkek sevdim
sayısız omuzda ağladım
öpücüklerimi ve gülüşlerimi
çok dudakla
paylaştım
sayısız erkek,
hepsinin adı aynı
hepsinin yüzü aynı
benzer hançerelerle
sadece
kalbime
bıraktıkları yaraların yeri
farklıdır!

(Ensiye Museviyan, DT: 1876)
Ç: h.h.
Dolunayda Kızıl Tef Çalan Kadınlar’dan
yakında yayımlanıyor!

dün gece neredeydin?

Şiir: Mevlana
Söyleyen: Şeceryan
Ç: h.h.

can ve cihan dün gece neredeydin?, can ve cihan dün gece neredeydin?, yo yanlışım kalbimizdeydin,
ah ki ben nasıldım dün gece , ah ki ben nasıldım dün gece
ah ki sen dün gece kiminleydin, ah ki sen dün gece kiminleydin
kıskanırım keşke hırka olaydım, çünkü hırkanın bağrındaydın
kıskanırım keşke hırka olaydım, çünkü hırkanın bağrındaydın
korkarım sana sormaya, korkarım sana sormaya, “zavallı bensiz neredeydin?”
aynasın, rengin birinin yansısıdır, aynasın, rengin birinin yansısıdır,
sen tüm renklerden ayrıktın, sen tüm renklerden ayrıktın,
iyi yüzünün rengi tanıktır, iyi yüzünün rengi tanıktır
Tanrı lütfunun haremindeydin

http://www.youtube.com/watch?v=6ADLXCLWSpU

Gazelin tümü:

can ve cihan dün gece neredeydin? / yo yanlışım kalbimizdeydin
dün hicrinden cefa gördüm / sen ki vefa sultanıydın
ah ki ben nasıldım dün gece /  ah ki sen dün gece kiminleydin
kıskanırım keşke hırka olaydım / çünkü hırkanın bağrındaydın
korkarım sana sormaya / “zavallı bensiz neredeydin?”
yeğni tinim, kaçışı anında sen / Saba rüzgarından daha hızlıydın
sensiz acı ve bela beni sardı / ola ki sen bela olaydın
iyi yüzünün rengi tanıktır / Tanrı lütfunun haremindeydin
rengin var, dünya renginden arın / sen ölümsüz rengindeydin
aynasın, rengin birinin yansısıdır / sen tüm renklerden ayrıktın

şiir: mevlana
ç: h.h.

can ve cehan duş koca budéi? / ni qaletem der délé ma budéi
duş zé hécré to cefa didéem / éy ké to soltané vefa budéi
ah ké men duş çé san budéem / ah ké to duş ké ra budéi
reşk berem kaş qeba budemi / çonké der ağuşé qeba budéi
zehré nedarem ké béguyem tora / “bimené biçaré koca budéi?”
yaré sobok ruh bé veqte goriz / tizter ez badé seba budéi
bito mera renc-o bela bend kerd / baş ké bende bela budéi
rengé roxé xubé to axér govast / der heremé lotfé xoda bud”i
reng to dari ké zé rené cehan / paki-o hemrengé beqa budéi
ayénéi rengé to eksé kesist / to zé hemé reng coda budéi

17 Görsel Rivayet! -1-

azade-1
Azade Ahklaki: Bir Tanığın Rivayetiyle adlı kişisel sergisinde

Bir Tanığın Rivayetiyle” bir fotoğraf serisinin adıdır. Yakın dönem İran tarihindeki 17 trajik ölümü canlandıran 17 fotoğraftan oluşan bir seri. Bu düşüncenin sahibi ve fotoğrafları canlandırma düşüncesini hayata geçiren sanatçı Azade Ahlaki’dir. Azade der ki: “Bugünlerde idealizm birçoğunun alay konusu olmuştur. İnsanlar, büyük ve ulaşılması zor hedefleri olan kimselerle alay ediyorlar. Ancak benim için, savaşan ve ideaları uğuruna canlarından olanlar çok saygın kişilerdir. Hedefim takdir ettiğim bu insanların anılarını canlandırmaktı.” “Bir Tanığın Rivayetiyle” son dönem İran fotoğrafçılık alanındaki en muhteşem projelerden sayılır. Bu projenin hayata geçmesi –ki geniş araştırmaları da içermekte- 3 sene sürmüştür. Azade Ahlaki’ye bu projede birçok insan yardımcı olmuştur, bu arada ve özellikle Sasan Tavakkoli Farsani (Fotoğrafçı ve sahne müdürü) ve Jila Mehrcui’den (kostüm) söz etmek gerek.

Okumaya devam et “17 Görsel Rivayet! -1-“

Anam Havva!

Meryem Hüseyinzade

meryem
M. Hüseyinzade

Anam Havva

selam analarımızın anasının büyükannesinin anası
ben kızının kızının kızlarıyım
İranlıyım ve Horasandanım
ama Havvacan benim yurdum çok tuhaf ve garip bir yerdir
senin kızlarını doğuran kadınlar burada
kendilerini tekrarladıkları için ağıt yakıyorlar
ve oğulların sırtlarının sırtı sıcak kalsın diye bizden hep erkek çocuk istiyorlar
ama ben senin hatalarından başlanırım ağzından ellerinden ve dişlerinden
senin elma ağacının kızıllığının vesvesesinden başlanırım
ve senin yasaklanmışlığın benim yeniden doğuşum olmakta

Okumaya devam et “Anam Havva!”