dinle,
dünyanın en uzak kuşlarıdır ötmekte
gece saftır, yeknesaktır ve açık!
sardunyalar
ve mevsimin en sesli dalı, duyuyordur bu ayı…
binanın önündeki merdiven
elinde fenerle bu kapı
ve meltem israf oluyor!
Kategori: Çeviri Şiirlerim-Farsçadan
sohrab: çağır beni

çağır beni
senin sesin iyidir
senin sesin hüznün samimiyetinin sonunda yeşeren
o tuhaf bitkinin yeşilliğidir.
sohrab: burada kuş vardı

ey ince geçiş
anlamlandır kanadı!
yansın diye benim zekam kıskançlıktan
ey şiddetli yaşam
senin köklerin
ışığın fırsatından su içer
insanoğlu
bu hüzünlü oylum
zamanın kıyısında
havuzunun dolgunluk gününü düşler
ey gerçeklikten azıcık yukarı çıkmış olan
içgüdünün yumuşacık sarsıntısıyla
biçimlerin karanlık irsi senin kanatlarından boca olmakta
uçuşun sersemlemiş sililiği
salınan bir çizgi gibi
havanın oyuklarından giz serpmekte
ben
yeryüzünün nakışlarının varisiyim
ve şadırvanın tüm eğimleri
o bakır kasenin şekli gibi
benimle yol yoldaşıydı
içgüdüselliğin hoyrat yerlerinden
bugünün yontulmuş vicdanlarına değin
şiir: sohrab sepehri
ç.: h.h.

sohrab: birisi…
birisi bu sabırlı buradalıktan
bahçenin usul yolculuklarına söz etmeli
birisi bu küçücük oylumu anlamalı
onun elini çevrenin kalp atışları için anlamlamalı
muhatapsız bu yüze
bir damla zaman serpmelidir
birisi bu mutlak noktayı
elementler bilincinin yörüngesinde döndürmelidir
birisi aydın kapılardan girmelidir
dinle!
birisi olayların gözkapaklarında koşmakta,
bir çocuk buraya doğru gelmekte!
(Sohrab Sepehri, h.h.)

bir kayık yapmalıyım (s. sepehri)
bir kayık yapacağım
suya ben salacağım.
aşk meşeliğinde
kahramanlarını uyandıran kimsenin olmadığı
bu tuhaf topraktan uzaklaşacağım…
ben bir hiç!
Hayyam’dan bir dörtlü çevirim. h.h.
Bak bu dünyada ne eyledim? Ben bir hiç!
ömrümden elimde kalan nedir? Bak bir hiç
Şenlik mumuyum sönünce ben bir hiç
Cem’in camıyım kırıldığımda ben bir hiç
بنگر ز جهان چه طرف بر بستم ؟ هیچ
وز حاصل عمر چیست در دستم ؟ هیچ
شـمع طـربم ولی چـو بنـشستم هیچ
من جام جمم ولی چو بشکستم هیچ

Mevlana: biz hepimiz
Kadeh sakinin elinde kaygılıyız biz hepimiz
Tüm kazançlardan ziyanlardan arındık hepimiz
Us olan o muallim gitti biz çocuklar kaldık
Delilikle atarız zar, birbirimizle hepimiz
Saki dedi ki tümünü talan ederim
Öyle eyle ey can ki öyleyiz biz hepimiz
ah sorma nasıl!
Şirazlı Hafız’dan bir gazel:
Kara zülfünden sitemim var ah sorma nasıl
ondan oldum avare ve evsiz ah sorma nasıl
Kimse vefadan ötürü din ve yürek terk etmez
ettiğimden öyle pişmanım ki ah sorma nasıl
ve bütün dünyadan öpüşme sesi duyuluyordu
Ruhumun kemikleri acıyor ama ruhumu zenginleştiren ve derinleştiren
ve beni hazdan doyuran
o güzelliğin algısı
bana aittir
ne kadar acı çekmişsem
o güzelliğin algısı karşısında bir hiçti
artık kimse inlemiyordu
ağlama duyulmuyordu hiç
kimse küfretmiyordu
ve bütün dünyadan öpüşme sesi duyuluyordu
ben düşte değildim, düş bendeydi
ben düş görmüyordum, düş beni görüyordu
(Reza Beraheni, Yurdumun Sırları romanından, Ç: h.h.)

içim sıkıldı havradan ikiyüzlü hırkadan canım
İşin salahı nerde ah harap olan ben nerede
yolun farkına bak nerde o yol bu yol nerede
İçim sıkıldı havradan ikiyüzlü hırkadan canım
mugan diyarı nerde tortusuz şarap nerede
Okumaya devam et “içim sıkıldı havradan ikiyüzlü hırkadan canım”
