Bugünlerde hepimizin korkarak ya da endişeli bir şekilde, belki kimimiz soğuk kanlılıkla Korona ile yatıyor, Korona ile kalkıyoruz. Dini, dili, ırkı, cinsiyeti olmayan ve bunları gözetmeyen bu virüsün nereden çıktığı, nasıl yayıldığı, neler getirip neler götüreceği hakkında sayısız fikir, söylenti ve teoriler var… Örneğin kimine göre bu virüs Korona ailesinin yedinci üyesi olarak diğerleri gibi tesadüfen hayvandan insana geçiş yapmıştır: yarasadan, karınca yiyenden, yılandan vs. Kimine göre bu virüs aslında Amerika’nın bir eyaletindeki (isim de veriyorlar) bir laboratuvarda üzerinde çalışılarak mühendislik edilmiş ve enflüanza virüsü üzerine HİV’in bir proteini yerleştirilmiş ve biyolojik silah olarak geliştirilmekteyken, Çin bunu çalıyor ve tam gelişmiş virüs son radde hassas silah olacakken Wuhan’da çarşıya sızıyor ve olanlar oluyor. Kimine göre bu düpedüz Amerika ve İsrail’in, Çin, Kore, İran gibi ulusların insan genomunu çözerek ona özgü biyolojik geliştirdiği bir silahtır ancak farklı reaksiyon verdi ve iş sarpa sardı. Bazılarının iddiası ise dünya sermayesi yaşlı-emekli, üretmeyen ve tüketen nüfustan kurtulmak için bu virüsü sentezleyip ortalığa saldı ve bu nedenle ölenlerin çoğu 60 yaş ve üzerinde olanlardır. İran’da ölenlerin çoğunluğu 49-59 yaşları arasında. Hangi teoriye inanırsanız inanın fark etmez sonuçta onun ölümcül oluşu sizi tedirgin ediyor. Ne de olsa bir pandemi gelişmiştir ve birçok ülke karantinaya sokmuş kendini ve hiçbir ülkenin de bundan yakasını sıyırma şansı yoktur. Şu anda elimizdeki olan son rakamlar şunu göstermekte:
Dünyada 150,657 kişi bu hastalığa yakalanmış durumda ve 5,619 kişi ölmüş. Kalanlardan 71,304 kişi halen hastalığı geçirmekte ve bunların yaklaşık 5,731 kişinin (%8) durumu ağırdır. Hastalığı geçirmiş ve bitmiş olan 79,353 kişiden 73,734 (%93) kurtulmuş ve 5,619 kişi (7%) hayatını kaybetmiştir. İlk vaka 17 Kasım 2019’da Çin’den bildirildi. Şu anda 14 Mart olduğuna göre bu 4 ay zarfında toplam 5,619 ölüm bildirilmiş. Bunlar resmi rakamlar. Biraz karamsar ve şüpheci gözle bakarsak diyelim ki ölenlerin sayısı bunun iki katı, bilemedin 3 katı olsun. Yani 15000-20000 ölüm olsun.
Kimilerine göre bu hastalığın ölüm oranı aslında %2-3 civarındadır. Buna göre bir hesaplama daha yapalım. En kötü senaryoya göre 7 milyarlık dünya nüfusunun yarısı bu hastalığa yakalanırsa 3,5 milyar insan hastalanmış olur ve bunlardan yaklaşık 70 milyon insan hayatını kaybeder. Bu çok kötüdür tabi. Ama bakalım en kötü rakamlar nerededir. Amerika ve onun dost devletlerinin kışkırtmasıyla Irak’ın İran’a saldırmasıyla başlayan ve 8 yıl süren savaşta 1 milyon insan canından olmuştur. Amerika-İngiltere ve dostlarının Irak’a saldırmasıyla birkaç ay içinde yarım milyon insan canında olmuştur. Burada Afganistan, Libya, Somali, Sudan, Ruanda, Cezayir, Filistin, Suriye, Güney Amerika ülkeleri ve Afrika’nın diğer bölgelerinde gerçekleştirilen katliamları da hesaba katalım!
Birinci dünyayı paylaşım savaşında yaklaşık 22 milyon insan öldü. Bu rakam ikinci dünyayı paylaşım savaşında 75 milyondu. Bu dehşet verici rakamlar Korona’yı gölgede bırakıyor. Ama bir de hiç sözü edilmeyen rakamlar var. 2013 yılında BBC, Lancet dergisinde yayınlanan bir makaleye dayanarak aynen şöyle demiştir: “Uluslararası üne sahip saygın Lancet dergisinde son sayılarında yayımlanan bir makaleye göre 2011 yılında 3 milyon çocuk beslenme bozukluğundan hayatını kaybetmiştir.[1]” Bunun tercümesi şudur: 2011 yılında her 10 saniyede bir çocuk açlıktan ölmüştür! Diğer sebeplerden dolayı çocuk ölümlerini ve yoksul insan ölümlerini de buna katarsanız facianın ne boyutta olduğu az da olsa hayal edilebilir. Dünya sağlık teşkilatının yayınladığı bir raporda aynen şöyle denmekte: “Yeni bulgular, aç insan sayısının dünyada sürekli bir şekilde çoğaldığını göstermektedir. Buna göre Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu (SOFI) 2018’e göre aç insanların sayısı 2017 yılında 821 milyona ulaşmıştır!”[2]
Fizikte bileşik kaplar kuralı diye bir kural var. Yani şayet bunca insan açlıktan ölüyorsa demek ki bir diğer uçta olağanüstü obur bir azınlık mevcuttur. Sardunyalar’da daha önce yayınladığım bu yazıya göz atmanız bu konu hakkında bir fikir verir. Oxfam’a göre dünyanın en zengin 8 bireyi dünyanın zenginliğinin yarısına sahiptir.[3] Bu siteye, bu dehşet verici sayaca bir göz atın… Sadece bu yıl, 1.830.000 kişi açlıktan ölmüştür! Ve her an artmaktadır…
Şimdi sormak isterim hangisi acımasızdır, hangisi daha fazla insan ölümüne yol açmakta: Korona virüsü mü yoksa bu virüsü de ürettiği söylenen, savaşların, yoksulluğun, çürümüşlüğün kaynağı Sermaye düzeni mi?
Bir kehanet var: Korona virüsü dünya düzeninin değişmesi için atılan ilk adım olacaktır. Daha güzel bir dünya mümkündür!
Soralım: Hangisi daha tehlikeli?
[1] https://www.bbc.com/news/magazine-22935692
[2] https://www.who.int/news-room/detail/11-09-2018-global-hunger-continues-to-rise—new-un-report-says
[3] https://www.theguardian.com/global-development/2017/jan/16/worlds-eight-richest-people-have-same-wealth-as-poorest-50