Muhtari ve Puyende’nin katledilişlerinin on dokuzuncu yıl dönümü nedeniyle yayımlanan
İran Yazarlar Birliği’nin bildirisi:
06 Aralık 2017
Özgürlük yolunda canlarından olan Mohammed Muhtari ve Mohammed Cafer Puyende’yi canice katledilişlerinin on dokuzuncu yılında saygıyla anıyoruz.
1998 sonbaharının siyasi cinayetlerinin, İran Yazarlar Birliğinin sorumlu iki üyesi Mohammed Muhtari ve Mohammed Cafer Puyende’nin fiziki silinişlerinin on dokuzuncu yıldönümünün arifesinde, o korku, dehşet ve tehdit günlerinin karanlığı, sonbaharın endamına öyle gölge düşürmekte ki bütün aydın yürekleri acıtmakta ve haksızca dökülen kanlara karşı adalet isteği bütün özgürlükçü insanların zihninde her gün biraz daha uyandırmaktadır.
Şimdi muhalifleri ve farklı düşünenleri bastırıp yok etme politikasının devamında işlenen cinayetlerin üzerinden on dokuz yıl geçmektedir. Gerçi bu tür politikalar önceki hükümetler döneminde de tehdit, hapis ve ağır işkenceler gibi farklı biçimlerde uygulanmıştır ancak, yeni hakimiyette bu politika örgütlü, açık seçik ve çok yönlü sistematik bir programa dönüşmüştür. Hakimiyetin bir cephesi 98 sonbaharı dizi cinayetlerini, kamuoyu baskısına dayanamayarak sadece bir olayda inkâr edememiş üstünü kapatamamıştır, ancak bu cinayetlerin emniyet güçlerinden kontrolden çıkmış birkaç kişinin münferit işi olduğunu ileri sürmüştür. Ama herkesçe bilinmektedir ki bağımsız ve eleştiren yazarların, sanatçıların yok edilişi için organize bir program söz konusuydu. Önce birkaç yıl boyunca, İslam Cumhuriyeti Televizyonu’nda düzmece ve utanç verici sözüm ona “kimlik” adı altında programlar yayınlayarak aydın insanlara karşı malzeme uydurma ve onları karalayıp kötüleme çabasına giriştiler. Daha sonra bağımsız yazarları ve İran Yazarlar Birliği üyelerini emniyet güçleri merkezlerine çağırarak, korku, vahşet ve planlı ölümle tehditler yağdırdılar ve ardından bağımsız yazarlara diz çöktüremediklerinden onları öldürmeye kalkıştılar.
Aynı süre içinde elde edilen belgeler gösteriyordu ki muhaliflerin yok edilme politikası çok uzun geçmişe sahipti ve asla bu iki cinayetle sınırlı değildi. Emniyet örgütleri saygıyla andığımız Saidi Sircani, İbrahim Zalzade, Ahmed Tafazzoli, Gaffar Hüseyni, Ahmed Miralai, Piruz Devani, Hamid ve Karun Hacizade, Macit Şarif… gibi birçok muhalifi ve farklı düşüneni öldürmüşlerdi.
Öldürülen insanların ailelerinin, bazı kurbanların avukatı olan Nasır Zerefşan’ın ve birçok İYB üyesinin konunun peşine kesintisiz düşmeleri sonucunda bu cinayetlerin boyutları giderek açığa çıktı ve bu cinayetlerden bir süre sonra, 1999 yılı sonbaharında hükümetin kapalı kapılar ardında ve ailelerin ve avukatların katılmasına engel oldukları sözüm ona bir “mahkeme” düzenlemesine neden oldu. Bu cinayetleri işleyenlerin asli üyelerinden biri olan Said İmami’nin bu göstermelik duruşmanın hemen öncesinde hapishanede yok edilişi, bu dosyanın ve diğer siyasi cinayetlere ait sorunların önemli bir bölümünün daha çok belirsizlikte ve karanlıkta kalmasına neden oldu. Zira emniyet görevlisi İmami’nin itiraflarının açığa çıkması bu dosyaların aydınlığa kavuşması ve asıl azmettirenlerin ortaya çıkışına yol açabilirdi.
İran Yazarlar Birliği, kurulduğu 1968 yılından beri sürekli güvenlik güçlerinin baskısı altında kalmış ve birçok engellemelerle karşılaşmış, özgürlük yolunda canlarından olanların mezarları başında düzenlediği törenler bile zorbalıkla engellenmiş ve şiddet uygulanarak bastırılmıştır. İYB, sansür ve baskı düzeninin kalkması ve herkes için sınırsız ve istisnasız düşünce ve ifade özgürlüğünün gerçekleşmesi temelindeki mazlumca katledilen yoldaşlarının insani idealleri ve özgürlükçü düşünceleriyle ahdini yenilerken bildirmektedir ki dökülen kanların hesabının sorulmasından asla vazgeçmeyecektir ve sadece bu siyasi cinayetlerin amirleri ve amillerinin yargılanması zalimler ve baskıcılara karşı adaleti yerine getirir ve gelecekte özgürce konuşma ve özgürce yaşama isteği bir daha suç sayılmamasının zeminini oluşturur.
8 Aralık Cuma günü saat 15’te Kerec’teki İmamzade Tahir mezarlığında Mohammed Muhtari ve Mohammed Cafer Puyende’nin mezarları başında hazır bulunacağız, düşünce ve ifade özgürlüğü yolunda canlarını verenlerin adını ve anısını saygıyla anacağız.
İran Yazarlar Birliği
5 Aralık 2017

Devrimci yazar ve çevirmen Mohammed Cafer Puyende’den 36 cilt çeviri eser kalmıştır. Bir kısmı hala yayın izni alamamakta. İran düşünce

ve edebiyatına kazandırdığı eserlerden bir kısmı:
- Konuşma, Gülme ve Özgürlük Sevdası: Michael Bachtin
- Cinsel Ayrımcılığa Karşı Savaş: Andreé Michel
- Edebiyat Sosyolojisi (Roman Sosyolojisini Savunma): Locien Goldmann
- Tarih ve Sınıf Bilinci: György Lukacs
- Roman Sosyolojisi: György Lukacs
- Kız Çocuğunuz Varsa: Elena Gianini Belotti
- Tefeci Gubseck: Honoré de Balzac
- İnsan Hakları Üzerine Soru-Cevap: Leah Levin
- Sovyet Felesefe Mücadele Tarihi: René Zapata
- Edebiyat Sosyolojisine Giriş: Adorno, Bachtin, Brecht, Buttor, Zimma, Cohler, Gramscki,Goldmann, Lukacs, Hegel ve…
- Hegel: Jacques D’hondt
- Burjuva Felsefe Tarihi Alacakaranlığı: Max Horkheimer
- Hegel ve Rusya’da Felsefi Düşünce: Guy Planty Bonjour
Bu iki düşünce insanı hakkında daha sonra ayrıntılı biçimde yazacağım.
(h.h.)
Muhtari’ye ithafen yazdığım şiir:
başsız şiir
Mohammed Muhtari’ye
koparım dilinden bir ses gibi gibi kopar gövdenden başın
bilmem neresinden geçer öpeyim geçer hançer kanaryasından gırtlağının
unutsam kitapları ağzında
dönsem sokaklarına çocuklarla hep güneş
düşünce gülüşlerin dudaklarıma
al götür beni suyun öte yüzüne
zinhar kâfirim tanrılarına
bir kılıç siler kanını dünyanın en kavat dizine
yoksa neden serpilelim bir yanım Nişabur bir yanım Tebriz
öyleyse yüreğini ver bana emanetim olsun öyle git
sabahsız kahvaltıların dönüşsüz yollarına
o köprünün altından geçmem
söylemedikçe neden nedensiz çukurlarla doldurulur bu çılgın şiirlerin boş nehirleri
şimdi ağlamam yaprakların üşür yüzünde kalk ben yatayım kan
oysa susmalıydın koparken sesin
sormuştun ya hani “kimin saçıdır ışır bu sedeften?”[1] söyleyeyim sana dinle: ……………
ama koparım kanarya dilinden kopar gibi sabah işçilerinin sireni gırtlağında sus!
o kadını ben de sevdim bu sedeften ışırken saçı
tamam yeter artık kalk!
şiirin toprağını da alıp götürdün
güneşin sabah serinliğine oturduğu avuçlarınla açık
seni yeniden doğuracak bu şehrin genç dölyatakları bil
emzirecekler seni hep diri mavi memeleriyle bu şehrin genç kızları
sımsıcak yeşil sütleriyle akacaklar mor damarlarına bak
bak görürsün ağlamam!
[1] Mohammed Muhtari’den bir dize.
“İran Yazarlar Birliği’nin bildirisi” için bir yorum