Sohrap Sepehri’den çevirdiğim bir şiir:
Gülistane (Golestane) şair Sohrap Sepehri’nin doğduğu, İran’ın Kaşan’a bağlı Çınar kasabasının küçük bir köyüdür. Aşağıda Sepide’nin Gülistane’den çektiği bir fotoğrafı ekliyorum…
Aaah! ne geniş vadiler! aaah! ne yüce dağlar! Mis gibi ot kokardı Gülistane ne hoş! Ben bu vilayette, bir şeyin peşindeydim: Belki bir düş Bir ışığın, bir çakılın, kim bilir belki de bir gülüşün.
Kavakların ardında Sili bir aymazlık vardı, çağırırdı beni hep! Bir kamışlık kıyısında kaldım, rüzgâr esiyordu, dinliyordum ben onu: Kimdir bu benimle konuşan? Süzüldü bir timsah Koyuldum yola ben.Yol üstünde bir yoncalık Sonra bir bostan, sonra renkli çalılar Ve unutulmuşluğu toprağımın. Bir su kenarında Çıkardım çarıklarımı ve oturdum, ayaklarım suda: “Bugün aaah, ne denli yeşilim! Ne denli uyanıktır gövdem! Dağın ardından bir hüzün çıkıvermez umarım! Ağaçların arkasında kim var? Hiç kimse! Bir inek otlanıyor! Yaz günü ortasıdır Nasıl bir yaz olduğunu gölgeye sor! Lekesiz gölgelere Aydın ve pak bir köşe var Ey duygunun çocukları! Oyun yerleriniz burada! Boş değil asla bu yaşam Sevecenlik var, elma var, iman var. Ah evet Gelincik var olduğu sürece, şarttır yaşamak! Kalbimde bir şeyler var, ışıktan bir meşelik tek, tan atarken uyku gibi! Öyle dur duraksız kaldım ki canım ister Koşayım vadinin taaa sonuna, dağın taaa ucuna Uzaklarda beni çağıran bir ses var!



Ah evet
Gelincik var olduğu sürece, şarttır yaşamak!
Kalbimde bir şeyler var, ışıktan bir meşelik tek, tan atarken uyku gibi!
Öyle dur duraksız kaldım ki canım ister
Koşayım vadinin taaa sonuna, dağın taaa ucuna
Uzaklarda beni çağıran bir ses var!