fırtına kopmalı

Fırtına kopmalı bu atların yelesinde diyorum
Yoksa nasıl ölürüm sensiz
Cehennemi kandırıp da geldim cehennemine
Bu kış mevsimi neden bu denli soğuk sevgilim

Saç saça vuralım diyorum bu gece bulut ayazken
Yemin yemine çarpalım bakırcılar çarşısı
Ya da çisele istersen Şeyh aşkına
Şeyh aşkına diyorum diz çökeyim eteğine
Sen şarkı söyle ben yazayım seni
Öyle derbeder Hallaç!

Okumaya devam et “fırtına kopmalı”

geçiş

geçtim beklemekten          uzun hikayedir
gece bana gündüzleri uğramaz
gece    uykudayken       gelir          şşşşşşt deyince ağzı şarap tadındadır                hatıralarım karışır
o hep kızar     söylenir öper koklar ve hep kızar
çağırır beni         kollarının beşiğine yatırır                    
sallar bebek gibi            dudaklarının dualarını üfler yüzüme      ve hep kızar
dudakları ipek çiçeği cinsindendir              hünnap kasidesi                 okur       ben anlamam
ben anlamamı yitirmişim
dilinin dişil tadı var                       basit ve tuhaf bir şiir gibidir           delidir delirtir beni
 Okumaya devam et "geçiş" 	

sen, Havva!

Havva dinle!
ben senin avare oğlunum…
 
cehennemin kapılarını açtılar Gazze’de
çocuk Havva’yı salkım bombalarıyla yaktılar evinin önünde
ne zaman sokağa çıksam
cehennemin kapıları var karşımda
 
soracak kimsem kalmadı
Habillerin ikiyüzlü çıktı Havva
Kabillerin ilk yalan!
hangi omuza kolumu attıysam
yaralı yanıma düştüm
 
Bağdat sokakları haramilerin haram adımları altında
İbrahim’in közlerinde bebekler közleniyor Havva
bu sürgün böyle olmamalıydı…
 
keşke sen de kör olsaydın Havva
ışığı bilmeseydin ve göstermeseydin!
 
keşke bütün evlatların Nuh’un tufanında boğulsaydı Havva!
lal olsaydık sağır olsaydık…
keşke büyümeseydik hiç
renkli çiçeklere ikiz kalsaydık pınarlara
 
Havva bilmiyorsun
bıçak nardan geçer gibi geçiyor günler
 
ne olurdu he deseydin ve yasakları delmeseydin
öğretmeseydin bize isyanı!

Hrant Dink’e fısıltı

neden güvercinler aniden o avludan havalanınca sen geliyorsun aklıma
kanat kokulu balkonum neden senin yırtık pençeli pabucunu anımsatır
biliyorum biliyorum
sen de mırıldanıyorsun şimdi
dinini dinime çarptılar altın yaptılar
dilini dilime çarptılar altın yaptılar
sınırını sınırıma çarptılar ölüm üstüne ölüm
böyle yüzü koyun kalacaksın zaman aşımına değin!
  Okumaya devam et “Hrant Dink’e fısıltı”

geç vakittir

bayan sizi bana kirazlar getirdi

vişne miydi yoksa dudaklarınızdaki

ben yağmurlu kumsalda gözü kapalı yürüdüm                          hep yalınayak

yağmurla dalgaların sevişmesi getirdi sesinizi

şarabın son kadehiydi

 aç mavilikler bayan sapanı anımsatır bana hep

gece yirmi dörde geldiğinde bayan                            sizi çok sevdim

sevginiz beni ürkek kıldı

istanbul sokakları bulaşır her yanıma saat yirmi dörde geldiğinde

 bayan siz güldüğünüzde nar tanelenir ömrüme

sustuğunuzda bayan                    geç vakitlerdir hep               

zaman beklemiyor demiştiniz!

(foto ve şiir: h.h.)