yağmur yağmış zerrin
evin önü toprak kokuyor
sen saçlarını taramışsın gibi
gözünü kaçırıyorsun
bir acı saklayarak suskunda
aynayı al da gel!
senin acı yanın oldum
en unutulmaz bedbaht yanın
çiselerken birbirimize susamış
sokulmuş senin fesleğen koynuna
benim en zalim yanım oldun
en çaresiz iki gözüm kapıda!
aynayı al da gel zerrin
mayıs günlerine giriyoruz
esat’tan seyranbağlarına doğru
sana son öykümü anlatacağım
gün batarken sahilde martılara gülerek zerrin
ya da eski bir meyhanede
senin öykülerini dinleyeceğim
sırtımı haydarpaşa’ya verip
o duvara tırmanırken
rüzgarı bölüşerek aramızda
sana okuduğum şiiri unutma!
haksızlık bu zerrin
ayrı ayrı dolaşıyoruz bu çarşıyı
ayrı ayrı kokluyoruz bu kahveyi
ayrı ayrı yudumluyoruz bu rakıyı
ayrı ayrı sokaklarda avare!
haksızlık bu zerrin
zarlar gibi ayrı ayrı savrulduk
bitmeyen gele getirdik,
hile yaptık zerrin
ayrı ayrı ölerek!
yağmur yağmış
çiçekçi kadın beyaz şebboylar elinde bize gülüyor
sokağın başında sarı nergisler ıslak
bak zerrin
göğsümde alamut kalesi var şahinsiz
yangın yemiş metruk
sensiz akıp giden bu vapur gibi
ben senin dilinin yılanını özledim
zehirlerini akıt masalımıza
gülen dişlerinin ortasından
otur da yaz sonra unutma
dolunaysız penceremiz var
aynayı al da gel!
tek başına bir akıncı ordususun
meydanlarımda çift başlı ejderha agni
atlıların naralarla çarpar göğsümde
gece ve gündüz
ne zaman makarna pişirsem
ne zaman bir şarkıya dalsam
ya da şaşırsam bir şiire
ne zaman ankara kalecik karası
gözlerinin karası kömür
közünde öyküler
cezvede köpük
aynayı al da gel!
bu kayalık yanından yürüyelim ömrümüzün
sana anlatacaklarım var zerrin
yağmur yağıyor
ve bir kedi sığınmış taşın altına
pastanecinin bedava verdiği salebi getiriyorum sana
kapıyı çalmadan aç
yasım bitmiyor!
h.h.
(bu şiir seni unutmayı öğret bana‘da yayınlanmış, burada yaptığım değişikliklerle veriyorum)
