Nisan akşamüstüdür
şimdi hüzün vericidir aşık değil de
şair olmak
ağacın en suskun dalı altındaki cennette
penceremden bakıyorum ve görüyorum
yaşamın hayaleti yarasa kanatlarıyla uçup gidiyor
bir bilgenin olabileceği kadar yaşlıyım
ilk soytarı kral kadar yalnız
koşmaktan duran at dönüp gidiyor
saman dolu yalağından, yeşil otları düşleyerek
oyuklarda yumuşacık ve serin. O kıskançlıkla
dururken ya da tırısta asla uygarlaşmamış MacGuigan’ın eşeğine kişniyor
saban süren çocuk patikadan inerken ahenksizce ıslık çalıyor
Avrupa’nın kaderini zerrece merak etmeden
bense burada oturmuş ince acısını duyumsuyorum
kökünden sökülmüş bir aylandızın…
(Patrick Kavanagh, İngilizceden çeviren: h.h.)
