Juan Gelman…

Yalnızca umudun dizleri beresizdir.
Ama yine de kanarlar.

***

“Hayatımdaki en büyük onur” diyordu Arjantinli şair Juan Gelman doğduğu mahallenin (Villa Crespo-Buenos Aires) takımı Atlanta, kulübün kütüphanesine onun adını verdiği için. Latin Amerika’nın hemen hemen bütün şiir ödüllerini alıp ardından 2007 yılında İspanya’nın en büyük edebiyat ödülü Cervantes’i onurlandıran 82 yaşında bir ihtiyar büyük şair olarak söylüyordu bunu.

Sonra şaka yollu ekliyordu: “Ama bana çektirdikleri onca acıdan sonra bunu yapmaları gerekiyordu, bir tür telafi oldu.” Şair Juan Gelman’ın hikayesinin en keyifli kısımlarından biriyle gülümseyerek başlamak istedim.

Juan Gelman Ukrayna göçmeni yahudi bir ailenin tek Arjantinli üyesi olarak 1930 yılında Buenos Aires’in Villa Crespo mahallesinde doğar. Ailenin diğer tüm fertleri Ukrayna’da ya da yolda doğmuştur. 11 yaşında ilk şiiri yayınlanır. 15 yaşında Komünist Gençlik Birliği’ne katılır. Üniversitede kimya okurken şair olması gerektiğine karar verir ve okulu bırakır.

26 yaşında Komünist Parti’den militan şairlerle ya da şair militanlarla “El pan duro” (Kuru ekmek) isimli şiir okulunu kurarlar. Tek ihtiyaçları “ekmek ve tüfek”tir. Okulun yayınladığı ilk ve tek şiir kitabı Juan Gelman’ın “Violin y otras cuestiones”i olur. Aynı yıllarda partinin haftalık gazetesinde gazeteciliğe başlar. Bunu özellikle belirtiyorum, çünkü Juan Gelman aynı zamanda Latin Amerika’nın en önemli gazetecilerindendir.

1967’de Komünist Parti’den ayrılıp Devrimci Silahlı Güçlere (FAR) katılır. 1975’te örgüt tarafından ülkedeki devlet şiddetini uluslararası kamuoyuna duyurması için Avrupa’ya gönderilir ancak bir kaç ay sonra Mart 1976’da darbe olur.

“Diktatör Videla’nın köpekleri” ülkenin dört yanında Gelman’ı ararlar. Şairi bulamayınca Ağustos 1976’da oğlunu (20) kızını (19) ve altı aylık hamile gelinini (19) evinden alırlar. Kızı dört ay sonra bırakılır. Oğlunun kalıntıları 1990 yılında La plata nehrinin kollarından birinde bir varilin içinde bulunur. Ensesine bir kurşun sıkılmış, varile konulmuş, üzeri çimentoyla sıvanmıştır.

Araştırmalar gelininin Uruguay’a kaçırıldığını, doğuma kadar yaşamasına izin verildiğini, bir kız çocuğu doğurduktan sonra katledildiğini söyler. Gelman, uzun mücadeleler sonucu 2000 yılında torununu bulur. Genç kız gerçek ailesinin soyadını taşımaya karar verir.

Ama adalet kavgası asla bitmez: Gelman, halen gelininin ve Videla dikatörlüğünün kaybettiği 30.000 çocuğunun kavgasını vermeye devam ediyor. Adalet istiyor.

1997’de henüz torunu bulunmamışken verilen “Ulusal Şiir Ödülü’nü alırkenki konuşmasına “Benim için paradoksal bir durum” diye başlamış ve şairliği “belleğin gölgesinin belleği olmak” olarak tanımlamıştı. 2007’de aldığı Cervantes Ödülü törenindeki konuşmasında da belleğin sınırları olmayan engin kutsal bir alan olduğunu belirterek insanın kaçınamadığı, çağrılmadığı halde gelen ya da hiçbir şekilde uzaklaştırılamayan anılarından dem vurur ve “Antigone’ye atıfta bulunarak “ölüleri gömmenin kutsal bir hak” olduğunu söyler: Gelinini ve suçluları, adaleti arar.

Şair 1975’te terk ettiği ülkesine 1988’de dönse de ancak birkaç ay kalır. Sürgündeki 13 yılını Roma’da Paris’te, Madrid’de, New York’ta ve Meksiko’da geçirmişti. 1988’den bu yana da Meksiko’da yaşıyor.

Dolayısıyla, sürgün, Arjantin, Buenos Aires kaçınamadığı temalardandır. Adalet, bellek, kavga hep vardır şiirlerinde. “Ama şiirin konusu diye bir şey yoktur, her şey şirin konusudur” demeyi ihmal etmez. Ben kendi adıma Paris’teki sürgün yıllarında hayvanat bahçesindeki aslanla dertleştiği uzun şiirini bu sayfalarda aktaramadığıma hayıflanıyorum.

Hep aklında taşıdığı şairlerden biri olarak andığı César Vallejo gibi o da dili eğer, büker, zorlar, araştırır.  Bugüne kadar yayımladığı yirmiden fazla şiir kitabında benim burada sizlere aktarmayı beceremediğim pek çok farklı şekilde kurcaladı bize “efendi gibi konuşun(!)” diye verilen dili. Sözcükleri birleştirerek, yeni kelimeler türeterek, bildik kalıpları kırarak denedi; sonra susarak denedi: “Şiir yalnızca söylediğini söylemez, sustuğunu da söyler” diyerek açıkladı bunu.

“Çeviriler I ve II” isimli kitaplarında kendi uydurduğu Kuzey Amerikalı şairlerin şiirlerini çevirdi. “Tango” kelimesinden Gotan diye bir sözcük türetti ve doğduğu şehre, ülkesine milongalar yazdı.

Beş yüzyıl öncesine giderek Sefaradi İspanyolcasıyla şiirler yazıp günümüz diline uyarladı. İspanyol mistiklerine yaklaşıp “olmayana aşkını” dile getirdi ve şöyle açıkladı durumu: “Tek fark var: onlar için olmayan şey tanrıyken, benim için adaletti.”

1978’de verdiği bir röportajda “Ben şiir yazan bir militanım” diyordu. Otuz küsur yıl sonra Arjantin’in bu yaşayan en büyük şairi, en ihtiyar militanı yazdığı binlerce dizenin ardından Meksiko’daki evinde gecenin bir yarısı sırtında hırkası ve elinden düşürmediği sigarasıyla hâlâ mırıldanıyor: “Binlerce dizeyle bile Devrim yapamayacaksın” diyor ama yine masaya oturuyor, yine -adaletin izini sürercesine- yazmaya devam ediyor.

*Bu yazı, ufak tefek değişikliklerle YasakMeyve dergisinin şimdi numerosunu hatırlayamadığım bir sayısında yayınlanmıştı.

Sürdürdüğümüz oyun

Eğer seçme şansım olsaydı,
çok hasta olduğumuzu bilme sağlığını seçerdim ben,
çok mutsuz olduğumuzu bilme mutluluğunu.

Eğer seçme şansım olsaydı,
şu masum olmama masumiyetini seçerdim ben,
kan ter içinde yürümenin getirdiği bu kirlenmemişliği.

Eğer seçme şansım olsaydı,
ben şu nefret ettiğim aşkı seçerdim,
umutsuzluktan beslenen bu umudu.

İşte böyle efendiler,
ölümle oynuyorum ben.


Sınırlar

Kim demiş susuzluk buraya kadardır,
buradan sonrasında gayrı sular akar?

Kim demiş hava buraya kadardır,
diye, ateş de buraya kadar?

Kim demiş aşk buraya kadardır,
buradan sonra nefret başlar?

Kim demiş insan buraya kadardır,
sonrası, artık insanlıktan çıkar?

Yalnızca umudun dizleri beresizdir.
Ama yine de kanarlar.


Bu yazı Juan Gelman: Belleğin Gölgesinin Belleği başlığıyla Haziran 21, 2012 tarihinde takip ettiğim bu sitede yayınlanmıştır. Bu sayfaya olduğu gibi alınmıştır. Yazının aslını bu linkte bulabilirsiniz. Bu makaleyi hazırlamada harcanan emeklere saygılarımla.

Devamında Juan Gelman’ın katledilen oğlunun ardından yazdığı mektubu başlıklı makale okunmalı!

Juan Gelman ile ilgili görsel sonucu

Juan Gelman: Doğumu 3 Mayıs 1930, Buenos Aires, Arjantin. Ölümü 14 Ocak 2014, Meksiko, Meksika

(h.h.)

Hepsi içinde yayınlandı

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s