Öykü, Yazan: Belkıs Süleymani, Farsçadan çeviren: haşim hüsrevşahi
Zerican otuz altı yaşındaydı ve evlenmemişti daha. Küçük kardeşi eğitim için batıya gittikten sonra Zerican da yedi düvelden azat oldu. Önce mahallenin sandviççisi Ferzin Bey’e evlenme teklif etti. Sonra mahallenin manavı Ahmed Ağa’ya. Zerican sabahtan akşama gelinlik satan mağazanın vitrini önünde durur, gelinliklere öyle bakar öyle bakardı ki görenlerin ciğeri kavrulurdu. Sonunda bu çetin konu için aile meclisi toplanmak zorunda kaldı. Yaşlı ana, bütün kızlarından ve oğullarından Zerican’ın haline bir çare bulmalarını isteyerek, “Zerican her gün bin kere mezardaki babasının kemiklerini sızlatıyor,” dedi. Zerican’ın ağabeyi Ferhad, Zerican yatışır diye onun için sahte bir koca bulabileceğini ve düğün yapabileceğini söyledi. Ferhad’ın atölyesinde çalışan Abbas, Zerican’la evlenmeyi kabul etti. Görkemli bir evlilik ve düğün töreni düzenlendi ve Zerican fiilen gelin oldu. Ertesi günü, Zerican yeniden gelinliğini giydi ve Abbas Ağa’yı da damatlıklarını giymeye ve düğün töreni sofrasına oturmaya zorladı. Yeniden birbirinin ağzına bal sürdüler ve yüzükleri karşılıklı verdiler, taktılar. Bir ay içinde Zerican yirmi yedi kez gelin damat oyununu icra etti. Abbas Ağa, Ferhad Bey’e yakındı. Aile meclisi yeniden toplandı. Abbas Ağa’nın bir trafik kazasında ölmesine ve Zerican’ın dul kalmasına karar verildi. Abbas Ağa öldü ve herkes, bu arada Zerican da karalar giyindi ve ağıtlar yaktı. Zerican kırk gün karalarını çıkarmadı. Kırk birinci gün önce mahallenin sandviççisi Ferzin Bey’e sonra da manav Ahmed Ağa’ya evleneme teklif etti. Gelin damat oyununu çok özlemişti.