Farsçanın çağıldayan sesi

Doğuyu sarı çöl kumundan, şal ile şerbetten ibaret sananlar için anlattığı hikâyeler kabul edilemez, dili irkiltici!

Suat Duman:

Yazın okunacak kitap önerilerinde mevsimsel döngünün göz önünde bulundurulduğu apaçık. Dünyayla organik bir bağımızın olmadığını öne süremeyiz ne de olsa. Güneşi kat eden bu rota bizi yaza, kışa mecbur bırakıyor. Şunu soracağım: Yazar, eserini kaleme aldığında okurunu uyarır mı, yaz mevsiminde okunması, kumsalda şezlong, odalarda klimanın hazır tutulması diye. Hiç sanmıyorum. Hedeflenen daha ziyade, kendi eşiğine çekilmiş zihne, adamakıllı gevşemiş bedene fazlaca yük getirmeyecek önerilerle, okurun, rehavet mevsiminde de okuma eyleminden uzak kalmamasını sağlamak muhtemelen… Sadık Çubek ve Sabır Taşı için ilk uyarıyı yapalım o halde. Birçok nedenle, rehavet altında okunacak bir roman değil. Yazlık listelere bağlı bir okuma mevsimi geçirenlerdenseniz, kadim komşunun bu evrensel kalemiyle tanışmayı korkarım bir başka bahara erteleyeceksiniz. Zira dikkat, elimizdeki hiç de mevsim normallerinde seyretmeyen bir roman!
Sadık Çubek, İranlı. Farsça edebiyatın yirminci yüzyıldaki gür sesi. Yaratıcı bir edebiyat ve kuvvetli bir toplumsal muhalefet geleneğinin içinden geliyor. Doğuyu sarı çöl kumundan, şal ile şerbetten ibaret sananlar için anlattığı hikâyeler kabul edilemez, dili irkiltici!


Nerede bir böcek görsek, tutup onu Kafka’ya selam sayıyoruz epeydir. Sabır Taşı’nın  Ahmet Ağa’sı, odasının köşesine ağ atmış örümcek A Seyit Meluç ile sohbet ediyor sürekli. Örümceğine verdiği isim bu. Okudukça yerine oturuyor tabi, örümcek, A Seyit Meluç, karakterin iç sesidir, ta kendisidir. Bu şekilde, aydının çelişkilerini, hesaplaşmalarını göze görünür kılmayı başarıyor yazar.

Birçok yerde örümcek ve Ahmet Ağa’nın tartışmalarına şahit oluyoruz. Bir aydın, bir yazar neyi anlatmalı, bu dibe vurmuşluğu, dinle, gelenekle, ahlakla kuşatılmışlığı görüp ardından zevki sefayı, kaçıp göçmeyi mi anlatmalı yoksa orospuluğa itilen kadını, donsuz ölüveren çocuğu, güçsüz bırakılmış, kör edilmiş erkekleri mi yazmalı? Örümcek ve Ahmet Ağa roman boyunca sorunun cevabını arıyor.
Romanda kullanılan dil hayranlık uyandırıcı. Kendimize yakın hissetmemiz için pek çok sebep var. Bunlardan birisi, halkının dilini doğallığıyla yansıtabilmesi. Yanı sıra biçimsel açıdan modern bir yapısı var romanın. Kurallar, kısıtlar, zor ve baskı altındaki bir toplumu anlatırken, örümcek ne ki, kırılıp düşen kavanozdan, ölülere, eşek ve kurtçuklardan Tanrıya herkese ses veriyor yazar. Roman üç sahnelik bir oyunla sona eriyor, gerisini siz düşünün…

SABIR TAŞI
Sadık Çubek,
Çeviren: Haşim Hüsrevşahi,
Kavis Kitap,
2010,
270 sayfa

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&Date=&ArticleID=1011825&CategoryID=40

Farsçanın çağıldayan sesi” için 3 yorum

  1. Sayın Suat Duman’ın uzun süre önce yapmış olduğu bu eleştirisinden dolayı (geç de olsa) teşekkür demek istiyorum… Çeviri yazınsal etkinliği, orjinal eserdeki dil icrasını, o icranın özelliklerini konuk dilde yeniden icra etkinliğidir. Sadık Çubek’in Sabır Taşlı eserini aynı zamanda bu açıdan da değerlendirmeli diye düşünüyorum.

  2. Bir eseri okurken ondan etkilenmeme sebepleri nelerdir sizce? Konusu mu ilgimizi çekmemiştir,kitap kapağını mı beğenmemişizdir, yoksa duyduğumuz olumsuz eleştiriler veya başka sebepler mi etkilemiştir bizi. Peki ya çevirisi? Çeviri kesinlikle çok önemli. Örneğin çok başarılı klasiklerden biri kötü bir çeviri ile sunulsa okurken nasıl bir tat verirdi hiç düşündünüz mü? Eminim fazla tat almazdınız. Yazarın vermek istediği olay, konu veya her neyse işte; tümcelerde ki ahenkte, bu ahenk ise kelimelerde saklıdır. Bana göre çevirmen kendi dilinde eseri 2.kez yaratan kişidir. Eğer siz Gorki’ nin ANA’ sını okudum diyorsanız bu Gorki’ nin ANA’sı değil çevirmenin sizin dimağınıza yerleştirdiği kelimelerden doğan ANA’ dır.
    Son söz; Sabır Taşı, mükemmele yakın çevirisiyle , son yıllarda okuduğum beni en çok etkileyen kitaplardan biridir.

    1. Hemen en sondaki cümlenizin beni son derece onurlandırdığını ve sevindirdiğini ve aynı oranda sorumluluk yüklediğini söylemem gerek. Ben çeviri konusunda sizinle tamamen aynı düşüncedeyim. Çeviri asla yazarın yazdığı değil ve olamaz… orjinal dildeki sözcükler ve o sözcüklerin o kültürdeki yeri ve işlevi çeviri dilinde o sözcüğe karşı seçilen sözcük açısından geçerli olmayabilir. Olsa dahi Derext herzaman derexttir ve Ağaç ise ağaç. birbirlerine hiç de benzemiyorlar, ne şekil olarak ne de sessel olarak! Bir eserden etkilenme süreci hakkında izin verirseniz başka zamanda konuşalım. Ancak saydığınız faktörlerin rolü kuşkusuz yadsınamaz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s