bir döngü ekmişim bahçeye geceleri güneş doldurur onu, gündüzleri, ay
ve tüm gezegenlerden kopmuş özgür bir yıldız sürgün verir onun hamur mayasından
onu da senin için yazmışım burada
affet beni ben yıllarcadır senden ayrı düşmüşüm
fakat her zaman, her neyi nerede, gecede veya gündüzde, görmüşsem
ve her kimi öpmüşsem senin için yazmışım burada
yalnız senin için yazmışım burada
uzaklıkta ve, bağlılıkla;
iri bir kuşun oylumu, yuvada kalmış, yorgunluktan
tüm merakların ruhu, bekleyen gözlerde, odaklaşmış;
ben avare kavimlerin gizlerini senin için yazmışım burada
ne yazık ki gitmişler benimle omuz omuza toprak caddeleri tırmanan gençler
ben onların adlarını teker teker bilirim
ve yanarım onların adlarını teker teker okuduğumda
onların tümü dünya düşlerinin çocuklarıydı
rüyalarından benim yorumlarım dünya halkının dilindedir
düş yorumlarını da senin için yazmışım burada
bahçelerde kimi orta yaş ağaçlar yıllardır ağlarlar
yuvalarını kırlangıçlarının çünkü kasırgalar çalmış
ben genç mumları söylemişim ağaçların çevresinde yaksınlar
tüm orta yaş ağaçların adını tüm kırlangıçların adını senin için yazmışım burada
ve ölüler iki türlüler
ölümün üzerinden atınca perdeyi ben
alıştır gözlerini göresin diye
ölülerden kimi sanki hiçbir zaman ölmezlerdi
onlar, fosforlu mezarlarıyla mezarlıktan dönerlerdi
ve aydınlatırlardı kentleri
onlar yeryüzü geleceklerinin ışıklarının aydınlığıydılar;
ve kimi ölüler fakat mazlumdular
onlar sanki hep yokmuştular; başından beri yaşamın ölmüştüler
kocaman bir yeraltı süpürgesi onların teninin kırıntılarını süpürürdü
ve dökerdi dipsiz kuyulara
bu süpürme ve dökmeler doğasıydı tabiatın
ben her iki tür ölünün de adlarını senin için yazmışım burada
ben güzel bir yüz isterdim göğsüme yaslayayım ve öleyim
böyle olmadı ancak ve olmayacak
yaşamın eli çok daha sıkıdır
“Hafız”ın yaşamına ve ölümüne bak
“Hafız”ın nasıl yaşadığı nispîdir
biz hiçbir zaman bilmeyiz “Hafız” nasıl öldü
sanki ölümünün sıkılmış yumruğunu gizli bir gerek gibi kendisiyle götürmüştür
şimdi yollardan geçerken
benim aşağılarına süzüldüğüm derin kuyulara bak
bu kuyuların döngülü ağızları var
bakınca gökten sanki onlar birer tefçi parmaklarının deldiği köhne bir teftir
fakat bu kuyuların çeperleri ardında da tef çalarlar
Kürt tefleri
ben böyle gitmişim güneşi görmeye bu dünyadan
-köhne bir tef içinden çevremde tef çalarlarken-
benim için dünyanın anlamı yoktur
ben güzel bir yüz isterdim göğsüme yaslayayım ve öleyim
fakat olmadı
yaşamın eli çok daha sıkıdır
hissi bir insanın duyduğu acı bitimsizdir
ben bu ilk ve son usareyi de senin için yazmışım burada
ruhum gerçi yıkımın açığa vurulmasıdır
zihnim fakat en şaşılası şeydir
benim için bu şeyleri söylemek her gün biraz daha zorlaşmış hep
ben tüm bu çağların hafızı değilim **
ancak ölsem de hiçbir şey sekmez aklımdan
bir ömür geçmiş ve gelmeyecek yalnız olan benim değil herkesin ömrü
ben âlemin ve âdemin anılarını döngü içinde ekmişim bahçeye
o döngü bahçede benim hayatımın hissinin ürünüydü
ağaç dalından düşen her meyve döngüye düşer
yinelenir döngüde
yinelenme ve ara, yinelenme ve döngü, döngülerin yinelenmesi aralar ortasında
benim hayatımın hissinin ürünüydü
ben bu döngüsel bakışları da senin için yazmışım burada
şimdi daha da yaklaş ve, benden al bahçe kapısının anahtarını
o bahçenin yolunu anahtar üzerinde senin için yazmışım burada
ben yıllarcadır senden ayrı düşmüşüm
ve uyumaya gidiyorum
ben perdeyi çektim bir kenara
şimdi sen rahat rahat kelebeksi dolaş bahçede
ben kelebeklerin kanatlarını da yeni renklerle senin için yazmışım burada
Birinci yazılış: Ekim 1990
Son yazılış : Eylül 1993
* Şairin ilk evliliğinden olan kızı
** Buradaki “hafız” iki anlamda kullanılmış; birincisi ezbere bilen diğeri ise şair Hafız’a gönderi olarak.
