birbirine susan yıllarca iki akkavaktık ayrıldık
bulutlar doluşmuştu saçlarına
gözlerimin yamaçlarında sis
ahu ürkmesi sesinde
ikindi vakti sahilde
bu yüzden seni unutmayı öğret bana
…
kimi öyküler var başlamadan biter
kimi öyküler bitince başlar
kimi geceler şarapla sabahladık
kimi sabahlar koynunda saklandım
pencereden bakarsın sokağın öte yanı matem
pencereye bakarım köz yağmuru gözlerime
işte bu yüzden seni unutmayı öğret bana
bu eski ahşap masa bulutlu bir boğaz vaktine konmuş
soluk küskün dudaklarına çalar
bir tadım peynir, bir dilim karpuz
parmaklarımızın ucuyla dokunuruz
bıraksan kayıp gidecek bir leylak kokusu
gibi çarşıda köz üstünde kahve cezvesi
demem o ki çaresiz bu bahar vakti
seni unutmayı öğret bana!
(h.h.)