ölümsüz Firavunlarız kuşkusuz
güneş doğup batacak oysa
sardunyalar solacak
hiçbir ağıt baharı sonsuz kılmayacak
ablamın genç yüzü gözlerimin önünde kayboldu
o da bana bakarak yaşlandığına inandı
bahçeler nedense günbatımında ıtır saçar
yağmur sanki senin kara saçlarının bulutundan yağıyor
çarpıyor camlara
ıslak yapraklar hep pencereye doğru çırpınıyor
bu şimşeksiz yağmurlar ağlamalarıma benziyor
çocuktuk
camların üzerinde ağaç nakışları buz bağladığında gülerdik
paylaşırdık bu senin bu benim diye
hohladık mı camdaki bahçemiz erirdi
sen içimin pencerelerine nakışlanmışsın
hiçbir güneş eritemez
suskun kekemeliğimin dizelerini dizerim
sen hep saçımı okşarsın öp dersin şuramdan
kınalı saçlarını içime çekerim her seher vakti yıldızlar solunca
nerde hata yaptım böyle akrebim şimdi
öfkemle dönerim yaktığım ateş çemberimde
(h.h.)