Şakayık Za’feri’den İran Kadın Ozanlar Seçkisi için çevirdiğim bir şiir:
kendim gibi bir aşıkküçük memeleri ve soluk teniyle gövde üzerinde sevdalıca dönmek karanlık ve yalnızlıkla dolu dörtnala gitmek babaya karşı ayaklanmış bu hatalı yılların analığının anası olduğunu bilen bir annenin anılarına karşı ayaklanmış
karanlık caddelerle dolu ve dilleri tenimin her yanına boca olan erkek kardeşler korkuyorum kendimden havaalanından uçaktan ve pasaporttan daha fazla sınırların yaralısıyım. bir şirketin maaşları ertelenmiş sade bir memurunun hatalısı başkanıma gülümserdim ve kulaklarım iş arkadaşlarımın dedikodularından hastanmıştı karanlık ve trafik ev, sessizlik ve oturan tabaklar ben kendi kendimin memuruydum olmayan maaşıyla. yazmak meşgale değildi kendini tarihsel vuruşuydu vururdum köklerime kök baltama balta ayakkabılar birer birer gidiş ayaklarıma kaybolurdu giysiler daha dar ve daha aptal olan aynanın gözlerinde kadınlığım yoktu güneşi yokluğundan severim yağmuru çocukluk için ve turunç dolu bahçe için ve Hazar duymazlık sesiydi. dedikodu dedikodunun bedeni olurdu gözler kapalı eller benim üzerimde yürürdü saçlarımı kokladım ve yanlışlıkla olmayan aşklarıma ten verdiğimi anladım kendimle dert oldum kendimle gurbet ve otuz yaşlarından şelale olan bir isyan bugün kendim için yemek yaptım aynaya karşı heveslendiren kokularıyla renkli bir sofra oldum çıplak oturmuştuk ve aynanın güzelliği bana gülüyordu gül yanlışlıkla benim olmayan anılarımın gölgesinin tamamı için küskündüm kendimin bütünüyle savaş ve kan dolu komşularımın açlık ve yoksulluklarına rağmen kan hep kanlı aylıklarımı kendimde dans etmişim el sürerim sıcağım geçip giden yıllar gibi güzel ve yumuşacık. yanlışlıkla kaçtım kendimden yalnızlığımda yuvarlanmayan insanların aşığı insanları seviyorum uzaktan olmamalarıyla evin bütün eşyaları benimle ve sevimli aynalarla dolar her gün gitmelerine dalarım giderdi kaçınılmazsız ve yalnız naaş naaş zorunlu yoksunlukların neşesi dönmek ve istememek Hint aşkları ve nostaljiden boş şarkılar kal bu üzgün aynalar için kal ve el çek hasret doluyum bıkmışlık ve acı günleri anlatmadığım öykülerim tuz tadındadır açık gözlerle ölüme uğruyorum sevinçliyim ve oynayarak uzaklaşıyorum kendimden uzaklaşıyorum ve yazmadığım mektuplara bir mektup yazmamanı sevdiğim seninle ve kendime sevecenlik bağışlıyorum tenim, öp bütün tenim kendime bulaşmış dudaklarım öpüyorum yanlışlıkla kendimle dans ediyorum.

