şimdi bir de ölümün soğuk nefesinden dinliyorum
gidişin senin sadece sade bir gidiş değil
gidişin ansızın bitiveren bir gündüzün
bir öpücüğün öksüz kalışı gibi bir şeydir
habersiz güneş tutulmasıdır
aşkın sümbül kokusudur mor mor odamda avare
yani gidişin ekmeğimin çalınışıdır
mahallemizin çöle dönüşmesidir
tam da dönüp seni göreceğim yerde
öyle kurak bir mevsim ki
şarkısız bir dudak gibi
ne bileyim senin gidişin sadece sade bir gidiş değil
süpürgenin de sesi yok salonda
sofrada yeşillik bulunmaz
şarap biter, paketin sonu gelir
ağlamam anlamını yitirir gülüşüm gibi
bir sormalısın neden bu kundaklanmalarımız
bereketli umutlarımızı ters yüz bırakmalarımız
yani bundan böyle sapanlarıma taş bulamam
hıncım içimi kıyar
çarşafları makineye atayım diyorum arınsın baharın kokusundan
nasılsa önüm sonbahar
düşlerimi diyorum çıkarayım artık yastığımın altından
duvardaki bu iki ufak resmi de takayım şurasına göğsümün
gülüşlerini de alayım yanıma, döşünü de kokunu da
sokağa öyle çıkayım
ya da saksıların yanına çökeyim balkonda
gözüm bu yandaki yolda
gelişini yazayım
diyorum evimin yolunu gösterir
yoksa nasıl baş ederim üzerime peş peşe yıkılan bu günlerle
senin gidişin sadece sade bir gidiş değil
senin gidişin kuşların kedilerin yok oluşudur
ansızın göz göre göre
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
İlgili