(Bu makalede çevirmeni belirtilmeyen metinler orijinal dilinden Haşim Hüsrevşahi tarafından Türkçeye çevrilmiştir.)
Yazan: Haşim Hüsrevşahi
- “Hayatta öyle yaralar var ki ruhu cüzzam gibi yalnızlıkta yavaş yavaş yer bitirir. Bu dertler kimseye anlatılamaz…” cümlesi ile başlayan Sadık Hidayet’in kaleme aldığı Kör Baykuş adlı kısa romanı (uzun öyküsü) çağdaş Farsça romanlar arasında belki de en tanınmış ve üzerinde en çok yazılıp konuşulanıdır. Bu romanı farklı okumaları olmuştur[2],[3],[4],[5],[6]. Bu yazıda mümkün olan en kısa şekliyle bu romandaki “Bakmak” eylemine, anlatıcının anlattıklarına değinerek bakacağız. Makalenin hacmine zarar verme tehlikesi göze alınarak konunun daha iyi anlaşılması adına, romandan geniş pasajlar aktarılacaktır.
Öykünün başlarında anlatıcısının esiri olarak tanımladığı kadının evine gelişi, tek bir söz söylemeden gidip onun yatağında yatması, ravinin ona şarap içirerek (istemeden?) zehirleyip öldürmesi sahnesinde okuyoruz. Burada aktardıklarım Sepehr Yayınları 1972 Tahran baskısından Emir Hüseyin Henci tarafından .pdf formatında yayınlanan nüshasından çevrilmiştir. Roman bu cümleyle başlıyor:
“Hayatta öyle yaralar var ki yalnızlıkta ruhu cüzam gibi yavaş yavaş kemirir yer. Bu dertleri kimseye açmak olamaz… Ben bunlar sadece duvarda lambadan yansıyan kendi gölgem için yazıyorum, kendimi ona tanıtmalıyım.” (S 3-4)
