Talat benim

Talat benim

bastonsuz Zeliha                     kan döner gözünün çevresinde

süt dişim sallanır                   serçe kebabı         senin kokun              kalbim duman, duman, duman

ortak gömlekler                               ortak sınıflar                      ortak okul

öğretmenlerimiz senin türbende             hayır        mezarımda durmuşlar ben ki ölümün kız kardeşiyim

bastonsuz Zeliha ve Karun’un gözleri

günbatımına yakın kadın elinde gazete ve resimle duruyor karşımda: “Benim Talat!          

neredeydiniz bu yirmi beş yıl boyunca?”

ve Tebriz’in bağ sokaklarında asker geçidi

senin el yazın anne ve Karun’un olan o kadının defterinin ortasında

bunca göz           bunca gözyaşıyla              inanayım mı?

herkes                 hepimiz yenilginin en kör noktasında        bizim şeklimizin yenilgisi, hayır               biz

senden uzakta durmuş yenilginin kırılması           inanmıyoruz

çocukluğun yaşlı kadınları                            anne toprak ortasında rüzgara veriyor

şehrin mollasının gırtlağından yaşamın kuralı? hayır        baş sağlığı adabını karıştırıyorsun

kırışmış bir kadın              senin tabutunda kör

derler ki: getirin kız kardeşi

belini doğrultur                bizim ailemizden mi?                     veda ahalisinden, hayır                 hiç kimse

bir el titrer: yeter kes artık           titreme                hiçbirimiz görmüyoruz

görmüyorlar sadece Karun’un gözleri düzenli marşta

cinayetin özel savcısı diyor ki: Karun güzelsin!                    bir kadın vird ediyor:

                                               ırmak                    ırmak                    ırmak[2]

bunca gözle                       bunca gözyaşıyla             akmıyor musun?

                                                                               kurudun mu Karun?

Ervend[3] milletin gözünden akar                nergis yeşermez!

Fırtına kopunca                 Aras[4] taşınca                     toprak doldurur senin nergislerini[5]

köyün nergis satanları senin çevreni sarmış                         kadın haykırır: aaay nergis satanlar nergislerinizin tümüne talibim

güzelsin Karun                  senin nergislerin              nergis satan kızlar ve benim payım senden

benim payım dünyadan hep eksik

Eylül 1998

Ferhunde Hacizade

[1] 12 Eylül 1998 yılında, şair Ferhunde Hacizade’nin 37 yaşındaki şair, yazar kardeşi Hamid Hacizade ve 9 yaşındaki oğlu Karun, Kirman şehrinde evlerinde yazar ve düşünürlere karşı işlenen seri cinayetler kapsamında katledildiler. Bu korkunç cinayette Hamid 20 ve oğlu Karun 10 bıçak darbesi almıştır.

[2] Karun İran’da bir ırmak adıdır.

[3] Bir ırmak adı.

[4] Bir ırmak adı

[5] Nergis, İran edebiyatında göz için metafordur.

Hepsi içinde yayınlandı

Yorum bırakın