koklamam cennet çiçeklerini!

Şirazlı Saadi’nin bir gazelini az önce çevirdim (affola!):

Öldüğüm nefeste seni arzularken ölürüm /

                                              sokağının toprağı olurum umuduyla can veririm

Kıyamet günü başımı kaldırdığımda topraktan /

                                              seninle konuşmaya kalkarım seni arar dururum

İki âlemin tanıkları tanık oldukları o cem’ide /

                                               senden yana bakarım tekçe senin kulun olurum

Yokluk yatağında uyursam da binlerce yıl ne gam /

                                              sonunda senin saçının rayihasıyla uyanırım

Ravza hadisi söylemem, koklamam cennet çiçeklerini /

                                              Huri cemalin istemem sana, sana koşarım

(Ç. h.h., 8 mayıs 2014, saat 23:56)

Saadi-mezarı

 

 

neredeysen işte o burasıdır!

kızılderili-1

kımıldama
ilerdeki ağaçlar ve yanı başındaki çalılar kaybolmamışlar

neredeysen işte o burasıdır
ve sen ona karşı güçlü bir yabancı gibi davranmalısın

onu tanımak ve ona tanınman için izin almalısın ondan
orman solumakta. dinle. yanıtlıyor
“ben bu yeri senin çevren için yaptım
bırakıp gidersen bunu, belki dönüp gelirsin ve ‘burası’ dersin”

kuzgun için iki ağaç aynı değil
çalıkuşu için iki dal aynı değil
şayet bir ağaç ya da bir çalı kaybolursa sende, mutlaka sen de kaybolmuşsun demek

kımıldama
orman nerede olduğunu bilir
bırakmalısın o seni bulsun.
burada, birçok Kızılderili vardı yine
burası ki onlar çoktular, sadece birisi iyi bilirdi Ruh Dağlarını
belki de bunlar benim uzun zaman önce söylediklerimdir,
onlar ki Ruh Dağları’nı bilirlerdi, ancak belki de kimse onlar hakkında konuşmamıştır.

(Bir kızılderili şiiri, inglizceden çeviri: h.h.)