Dünyaya vasatlık egemen olmuştur; Vasat düşünceler, vasat hükümetler, vasat sanat, vasat edebiyat, vasat inanışlar… Garip denecek ölçekte kirletilen dünyanın bu hali doğal diye yansıtılan günümüzdeki toplumlara sıradanlık, tekdüzelik, düzeysizlik, düşünceden yoksunluk dayatılmıştır. Estetikten ve doğanın yansıması olan yaşamın farklı biçim, renk ve gönderilerinden oluşan algılardan, anlamlardan ve devinimlerden yoksunluk toplumlara pompalanmaktadır. İnsanoğlu, onun temel özelliklerinden biri olan doğayla iç içelikli yaratıcılıktan da uzaklaştırmış, yabancılaştırmıştır. Devletler yanında savaşlar, soykırımlar sıradan organize, sistematik ve planlı bir eylem olmuştur. İnsanları toplu halde aç ve susuz bırakıp öldürmek birilerinin hakkı diye tanınmıştır. Bu insanlıktan uzaklaşıp yabancılaşan dünyada, insanlar böcekten öte bir şey olarak görülmemekte bu devletler ve o devletlere egemen sermaye nezdinde. Ve insanlar bu tsunami dalgalarına benzer baskının altında boğulmamak için kafalarını bir anlığına çıkarıp derin nefes almaya çalışmaktalar. İşte böyle bir kirletilmiş, sıradanlaşmış, kokuşmuş düzen içinde güzellikten söz etmek delilik sayılır. Şiirden, resimden, müzikten kısacası insanı insan yapan sanattan söz etmek delilik sayılır. Dahi sanatçılar bu nedenle deliler kafilesindendir ve büyük bir dâhinin kaybı ise herhangi bir kayıp değil.
Etiket: news
Dolunayın Çocukları üzerine…
Dolunayın Çocukları
adlı romanım üzerine
değerli dost Ali Erkan Güneri’nin kaleme aldığı bir yazıdır:
Bir romanı okumaya başladığımda bazen “Sanırım bunu okumuştum,” diye geçer içimden. Ya da kendimi bulur, “Benim yazmak istediklerim bunlar” derim. Ya da yazar beni yazmış diye düşünürüm. İşte tam da böyle bir roman: “Dolunayın Çocukları”. Sıraladığım bu düşünceleri “Bu hepimizin bölük pörçük hikâyesidir!” alt başlığı ile yazar da baştan benimsemiş.
“Dolunayın Çocukları”, Haşim Hüsrevşahi’nin Kanguru Yayınlarından Mayıs 2025 tarihinde yayımlanan yeni romanı.
Evet, böyle başladım ama merak da ettim “ne ilgisi var?” diye. İlk başta ayrıntılı bir cami anlatımı… İlginç bölümlerin, kapıların tanıtımı, anlatımı… Düşündüm, yazarın önceki kitaplarında da böyle gizemli ayrıntılardan sonra ilginç olaylar çıkıyordu karşıma, “acaba?” diye düşüncelere daldım…
Protesto için Açık Çağırı
ALFA YAYINLARINI PROTESTO İÇİN AÇIK ÇAĞRI
Değerli arkadaşlar,
Otuz yılı aşkın süreden beri -herhangi bir beklentim olmaksızın- Farsçadan yapmış olduğum yazınsal çevirilerimle komşu İran edebiyatı ile ülkemiz okurları ve yazın çevresiyle bir köprü kurmaya çabaladım, çabalıyorum. Bu kapsamda Furuğ Ferruhzad, Ahmed Şamlu, Rıza Beraheni, Sohab Sepehri, Samed Behrengi, Sadık Çubek, Ali Eşref Dervişiyan, Gulam Hüseyin Saedi, Sadık Hidayet, Huşeng Golşiri, Nadir İbrahimi, Ferhunde Hacizadeh, Mevlana, Hafız, Hayyam ve kadın toplu şiir seçkisi (Dolunayda Kızıl Tef Çalan Kadınlar), İran Kısa Öykü Antolojisi ve çeşitli dergiler kapsamında şu anda adlarını sayamayacağım birçok kadın, erkek şair ve yazarı okurlara mutluluk duyarak ulaştırmayı başardım.
Bu uzun süre içinde bu ürünlerden kendi eserlerinde öyle veya böyle yararlananlar elbette olmuştur. Ancak bu etik çerçeve içindeki yararlanmaların dışında ne yazık ki intihallere de tanık oldum. Ne enerjim ne de olanaklarım bu intihalleri mahkemeye taşımama olanak vermedi. Sadece üzüldüm, kızdım… Bu üzüntü ve öfkemi elimin parmaklarının sayısını geçmeyen yakın dostlarımla paylaştım, arkama bakmadan ve durmaksızın çalışmalarımı sürdürdüm. Ancak son olarak tanık olduğum olayla edebiyat dünyasında bu denli onur erozyonu varlığına tanık olmak beni hepsinden çok ve derinden üzmüştür.
Furuğ’un tüm şiirlerini bir araya getirdiğim “Yaralarım Aşktandır” çeviri eserim, İran edebiyatı ve şiirini takip edenler tarafından yakından bilinmektedir. Bu eseri Sivas katliamında kaybettiğimiz şair dostum Behçet Aysan ile yaşama geçirmeyi kararlaştırdığımız bir proje dâhilinde ve onun aramızdan ayrılan değerli eşi, güzel insan Adviye Aysan’ın değerli okumaları sonrasında (1. baskı, Öteki Yayınları, 2000) okurlarla buluşturmayı başardım. Bu eserin yazın çevresinde ve özellikle şairler arasında büyük ilgi gördüğüne kıvanç duyarak tanık oldum. Bu eserin de içeriğinin çeşitli şekillerde intihale maruz kaldığına tanık oldum. “Yaralarım Aşktandır”, ne Furuğ’un bir şiirinin adıdır ne de onun bir eserinin. Onun eserlerinin adları şöyledir: Tutsak, Duvar, İsyan, Yeniden Doğuş, İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına (ölümünden sonra yayımlandı). “Yaralarım Aşktandır” adı, benim kurguladığım ve oluşturduğum bir addır. Bu sürece ve çabaya eserlerimin editörü değerli dostum Nihan Özkan yakından tanıktır. Değerli müzik insanı Vedat Sakman çıkardığı CD’de ve değerli sanatçı rahmetli Kenan Işık, Çöl adlı yazılı ve sesli seçki eserinde, öncesinde benimle temasa geçerek “Yaralarım Aşktandır”daki şiirlerden yararlanmak için izin istemişlerdir. Değerli sanatçı Nazan Kesal’ın göz kamaştırıcı oyunculuğu ile Furuğ’u sahneye taşıdığı tek kişilik ve tek perdelik “Yaralarım Aşktandır” oyunu öncesinde, Furuğ’un yaşamı ve eserleri hakkında uzun saatler süresince verimli konuşmalar yaptık ve bu etik çerçevede “Yaralarım Aşktandır” adının kullanılmasını severek ve hiçbir beklenti içine girmeden kabul ettim. Benim dünya görüşüm ve anlayışıma göre olması gereken de budur.
Bu bağlamda Şubat 2025 tarihinde ilk baskısı Alfa Yayınlarınca çıkarılan kitaba, bana ait “Yaralarım Aşktandır” adının verilip kullanılmasını bir intihal, çalıntı ve etik değerlerin çiğnenmesi olarak görüyor, değerlendiriyorum. İçeriği titizlikle incelenecek ve olası intihal durumları tespit edilecektir. Bu çalıntı adla eserimin geçmişini, birikmiş tarihi prestijinden ve beğenisinden adeta bir hırsızlık yöntemiyle yararlanılmasını şiddetle kınıyor; tüm dostlarımı, edebiyat sevdalılarını, Furuğ dostlarını, “Yaralarım Aşktandır” diyen tüm okurları bu yayınevini ve o kitaba bu ismi verenleri kullananları, bu bağlamda ve bu davranışlarından dolayı kınamaya ve protesto etmeye davet ediyorum.
Bu bağlamda hukuksal yola da başvurulmuştur.
Sevgi ve saygılarımla…
Haşim Hüsrevşahi

