Sesim, sözle beni [1]
“SES, neye yarar, duyulmayacağımızda.” Dan Davis[2]
- Daha önce bazı konuşmalarımda bu kısa şiirimin yapısı ve kimi yerde şarap-kadeh, ney-nefes, ten-can gibi bağlamlarda onun gönderileri açısından, Mevlana, Hayyam ve Şirazlı Hafız gibi şairlerin temsil ettikleri İran irfan şiiri bağlamında ele almıştım, ancak bu kez biraz daha genişçe, onu dilsel okuma bağlamında içerdiği sorunların ifadelerini farklı açılardan ele almaya çalışacağım.
Bu kısa şiir üç sözcükten oluşmuş: 1- Ses(im), 2- Söz(le), 3- Ben(i)
Her üç sözcüğü de en az iki tür okumak mümkündür.
- Birinci sözcük “Sesim”:
Birinci okuma: “Ben sesim”. Bu okuma “Ben”i tanımlıyor, imliyor ve muhatap (duyan, alıcı) söyleyen “Ben’in” bir “ses” olduğunu kabul eder.
İkinci okuma: “Ey sen ki benim sesimsin.” Ya da “Ey sesim!” İlkinde söyleyenin dışında bir varlığa hitap var. Gönderen, kendi varlığından bağımsız olarak karşısındaki alıcıyı kendi sesi olarak kabullenip ona “sesleniyor”: ey karşımdaki insan/varlık ki benim sesimsin diyor. İkincisinde ise gönderen doğrudan kendi sesine sesleniyor ve “Ey sesim! Ey duyulan ki benim sesimsin!” diyor.
- İkinci sözcük: “Sözle”.
Burada gönderen emir kipi kullanılarak bir istekte bulunmuş fakat aynı zamanda bu emir kipindeki istek bildiriminin içeriğini de belirlemiş.
Birinci okuma: “Beni sözle doldur, sözle kapla (boyayla kaplar gibi), ört beni. Görüntü ver. Form.
İkinci okuma: “Beni söz haline getir. Anlamlandırarak ifade haline getir, sözcük yapıp anlam kazandır. İçerik ver.”
- Üçüncü sözcük “Beni”
“Beni” -öznel- birey olarak,
“Beni” -nesnel- varlık olarak.

