Kurt mitolojisine göndermelerin ırkçılık ve Türk faşistlerine ait olduğu dayatmasının gülünç bir biçimde ayyuka çıktığı, Türk’ün tarihi, ahlaki, toplumsal, kültürel, geleneksel vs. değerlerinin içinin iyice boşaltılmaya çalışıldığı ve Türk ulusu yerine ümmetçiliğin emperyalistler tarafından iyice körüklendiği, Türk vatanının akıl almaz tehlikelerle karşı kaşıya bırakıldığı bu yıllarda bazı konuların sıkça gündeme getirilmesi gerektiğine inanıyorum. Örneğin Azerbaycan Halk Cephesi Partisi’nin kurucusu ve ilk genel başkanı ve o ülkenin 2. Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey’in simgesel olarak başlattığı ve ırkçı hiçbir siyasi parti ile ilgisi olmadığı, Atatürk’ün de simgesel olarak kullandığı kültürümüzün kökenine gönderi yaptığı parmaklarla kurt işaretini de bu bağlamda ele almak fena olmaz. Konu bu değil.
Geçenlerde “Ey Türk Titre ve Kendine Dön/Gel!” sözünün Bilge Kağan’ın abidesinde yer almadığını, bunun yanlış bir çeviri nedeniyle oluştuğunu ifade eden bir yazı gözüme çarptı. (https://www.malumatfurus.org/hakkinda/)
Burada ayrıca sözü edilen ibarenin bu yönüyle de ilgilenmeyeceğim. Benim ilgimi çeken bu sözdeki “titremek” ve “dönmek” sözcüklerinin Türk mitolojisindeki karşılığı nedir sorusuna yanıt bulmaktı. Bu yanıtı Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in (1995) Türk Mitolojisi adlı eserinde buldum sayılır.
Bu eserde de değinildiği gibi Türk mitolojisinde “don değiştirme” miti ile yaygın bir biçimde karşılaşırız. Türk masallarında kahramanların don değiştirdiğine, değişik hayvan donuna girdiğine sıkça tanık olmaktayız. Örneğin Samed Behrengi’nin “Sevgi Masalı” söylencesel masalında da gördüğümüz gibi insanlar kuş, çiçek ya da at donuna giriyorlar. Kuşçu Keloğlan’da Keloğlan şapkasını kafasına koyduğunda görünmez olur. Ya da örneğin Hacı Bektaş-ı Veli’nin geyik ya da aslan donunda Anadolu’yu dolaştığı söylencesi duyulmuştur. Ancak bu don değiştirme sadece insandan hayvan donuna geçme değil, aynı zamanda insandan başka insan donuna geçme olgusu da az değildir. Don değiştirme kimi kültürlerde bazı büyülerin sonucunda, bazen bazı araçlar yoluyla gerçekleşir. Ancak Türk mitolojisinde bu don değiştirme olayı çoğu kez “silkinerek” ya da durup dururken ve sadece onu istemenin ardından doğrudan olmaktadır. Yani don değiştirmenin koşulu silkinmek ya da o donu düşünmek ve arzulamaktır.
Silkinerek don değiştirip bir insan donundan başka insan donuna geçme miti bugün toplum olarak bize çok ama çok gereklidir ve yaşamsaldır diye düşünüyorum.
Toplumsal çürümüşlüğe -ki bu çürümüşlük ahlaki değerler, kültürel, tarihsel, ulusal ve diğer değerlerimizi de kapsamakta- son verme zamanı gelmiştir. Türk insanı bugünden tezi yok, silkinerek don değiştirip halk olarak ve ulus olarak değerlerini yitirmemiş o Türk insanı donuna geçmelidir. Bunun ilk koşulu da onu istemek, arzulamaktır ve de silkinmektir.
Bu erdemlere dönüş çağırısı Hacı Bektaş Veli tarafından da yapılmıştır. Ancak bu çağrı birçoğu tarafından bilerek saptırılıp yanlış yorumlanıp anlamı sığlaştırılmaya çalışılmıştır. Hacı Bektaş-ı Veli, Türk insanını erdemlerine sahip çıkmaya çağırırken diyor ki: Eline (insanına, ulusuna), beline (vatanına), diline (Türkçene) sahip ol!
Bu nedenle diyorum ki Ey Türk milleti, silkin ve don değiştir ve o eski güzel Türk insanı donuna gir! Gir ki emperyalistlerin ve iş birlikçilerinin ulusların kimliklerini yok etme, onlara erdemlerini unutturma, tüm insanları aynılaştırma ve zayıf düşürme çabasını boşa çıkar. Ne top ne tüfek… Bunun için onurlu geçmişini anımsaman ve ona yeniden sahip olmayı istemen yeter! Milliyetinle gurur duy!
Evet, kanımca Türk insanının silkinerek “Don Değiştirme” zamanı, yitirdiği ve elinden, belinden ve dilinden çalınan erdemlere sahip insana dönüşme devranı gelmiştir. “Ey Türk Silkin ve Kendine Dön!”
Haşim Hüsrevşahi / 20 Kasım 2024