Filmin senaryosundan çevrilmiştir. h.h.
Cehennemin diplerinde kim var sana hamt okuyan Tanrım? Kim var Haviye’de?
Senin adına ey yücelerin yücesi şarkılar söyleyeceğim, senin adını on telli utla çalacağım; çünkü çok tuhaf ve korkunç yapılmışımdır.
Gizlide ben oluşuyorken senden saklı değildi kemiklerim ve yerin diplerinde biçimleniyorken ben… Senin defterinde benim bütün organlarım yazılıdır ve senin gözlerin benim ceninimi görmüştür ey yücelerin yücesi! Senin gözlerin benim ceninimi görmüştür!
Dedim keşke benim de güvercinler gibi kanatlarım olsaydı, uçsaydım ve bir dinginlik bulsaydım. Uzak bir yerlere gitseydim ve çölde yuva yapsaydım. Korkunç fırtınalardan kaçsaydım sığınaklara, çünkü yeryüzünde zorluklar ve şirretler gördüm. Dünya boşunalığa gebe kalmıştır ve zulmü doğurmuştur.
Senin ruhundan nereye kaçarım, senin buradalığından nereye giderim? Sabah yelinin kanatlarını alsam ve denizin en ücra yerine konsam, orada da senin ellerinin ağırlığı üzerimde olacak. Bana avarelik badesi içirmişsin. Ne korkunçtur senin yaptıkların! Ne korkunçtur senin yaptıkların!
Kendi ruhumun acısından söz ediyorum, kendi ruhumun acısından söz ediyorum! Suskunken ruhum çürüyordu gün boyu süren naralarımda. Benim yaşamımın rüzgâr olduğunu anımsa!
Çöllerin kaşıkçı kuşu olmuşum, harabelerin baykuşu! Ve bir serçe gibi çatıda oturmuşum yalnız. Boca olmuş su gibiyim ve uzun zaman önce ölen leşler gibiyim ve kirpiklerimde ölümün gölgesi var! Kirpiklerimde ölümün gölgesi var.
Terk et beni, beni terk et! Çünkü günlerim bir soluk gibidir. Terk et beni dönüşü olmayan yere gitmeden önce, o zifiri karanlık ülkesine…
Aaah tanrım! Kendi kumrunun canını vahşi hayvanlara bırakma…
Benim hayatımın rüzgâr olduğunu anımsa ve anımsa ki boşunalık zamanını benim payım kılmışsın. Ve çepeçevremde şenliğin şarkıları ve değirmenlerin sesi ve ışıkların aydınlığı mahvolmuştur.
Ne mutlu şu anda ektiğini biçen ekincilere; elleri başakları koparmakta olan ekincilere… Gelin ve uzak bir çölde şarkı söyleyeni dinleyin, kollarını açan ve içini çekerek: Eyvahlar olsun bana! Çünkü ruhum irinlerimin ortasında bilinçsiz kalmıştır!’ diyenin sesini dinleyin.
Ve sen ey kırmızıyla kuşanan ve altınlarla süslenen ve gözlerine sürme çeken gündüzün unutulmuşu! Kendine boşuna güzellik verdiğini anımsa! Uzak çöldeki şarkıdan dolayı ve seni küçük düşüren dostlarından dolayı…
Yazıklar olsun bize. Zira gündüz zeval bulup sona ermekte ve akşamın gölgeleri uzamakta ve bizim varlığımız, kuşlarla dolu ve tutsaklığın iniltileriyle dolup taşan kafesler gibidir.. Aramızda ne zamana değin süreceğini bilen kimse yoktur…
Hasat mevsimi geçti ve yaz bitti ve biz kurtulmadık. Kumrular gibi ağlarız insaf için ve yoktur… Aydınlığı bekleriz ve şimdi karanlıktır…
Ve sen ey senin sevgi soluğunu sürükleyen dopdolu akan ırmak
Bize doğru gel!
Bize doğru gel.
(Film metninden çeviren: H:.H.)

در هاويه كيست كه تو را حمد ميگويد اي خداوند؟ در هاويه كيست؟
نام تو را اي متعال خواهم سراييد
نام تو را با عود ده تار خواهم سراييد
زيرا كه به شكلي مهيب و عجيب ساخته شدهام
استخوان هايم از تو پنهان نبود وقتي كه در نهان به وجود ميآمدم
و در اسفل زمين نقش بندي مي گشتم
در دفتر تو همگي اعضاي من نوشته شده
و چشمان تو اي متعال جنين مرا ديده است
چشمان تو جنين مرا ديده است
گفتم كاش مرا بال ها مثل كبوتر ميبود
تا پرواز كرده راحتي مي يافتم
هر آيينه به جايي دور ميرفتم
و در صحرا مأوي ميگزيدم
مي شتافتم به پناهگاهي از باد تند و طوفان شديد
زيرا كه در زمين مشقت و شرارت ديده ام
دنيا به بطالت آبستن شده و ظلم را زاييده است
از روح تو به کجا بگریزم و از حضور تو کجا بروم
اگر بال های باد سحر را بگیرم و در اقصای دریا ساکن شوم
در آنجا نیز سنگینی دست تو بر من است
مرا باده سرگردانی نوشانده ای
چه مهیب است کارهای تو
چه مهیب است کارهای تو
هنگامي كه خاموش بودم
جانم پوسيده ميشد از نعرهاي كه تمامي روز ميزدم
به ياد آور كه زندگي من باد است
مانند مرغ سقای صحرا و بوم خرابه ها گردیده ام
و چون گنجشگ بر پشت بام ، منفرد نشسته ام
مثل آب ریخته شده ام و مثل آنانی که از قدیم مرده اند
و بر مژگانم سایه ی موت است
بر مژگانم سایه ی موت است
مرا ترک کن مرا ترک کن
زیرا روزهایم نفسی است
مرا ترک کن پیش از آنکه به جایی روم که از آن برگشتن نیست
به سرزمین تاریکی غلیظ
آه، ای خداوند، جان فاخته ی خود را به جانور وحشی مسپار
به یاد آور که زندگی من باد است
و ایام بطالت را نصیب من کرده ای
و در گرداگردم آواز شادمانی و صدای آسیاب و روشنایی چراغ نابود شده است
خوشا به حال دروگرانی که اکنون کشت را جمع می کنند و دستهای ایشان
سنبله ها را می چیند
بیایید به آواز کسی که در بیابان بیراه می خواند گوش دهید
آواز کسی که آه می کشد و دستهای خود را دراز کرده می گوید: وای بر من
زیرا که جان من به سبب جراحاتم در من بیهوش شده است
و تو ای فراموش شده ی روزها
که خویشتن را به قرمز ملبس می سازی
و به زیور های زر می آرایی، و چشمان خود را به سرمه جلا می دهی،
به یاد آور که خود را عبث زیبایی داده ای
به سبب آوازی در بیابان بیراه
و یارانت که تو را خوار شمرده اند
وای بر ما، زیرا که روز رو به زوال نهاده است و سایه های عصر دراز می شوند
و هستی ما چون قفسی که پر از پرندگان باشد
از ناله های اسارت لبریز است
و در میان ما کسی نیست که بداند
که تا به کی خواهد بود
موسم حصاد گذشت و تابستان تمام شد
و ما نجات نیافتیم
مانند فاخته برای انصاف می نالیم و نیست
انتظار نور میکشیم و اینک، ظلمت است
و تو ای نهر سرشار که نفس مهر تو را می راند
به سوی ما بیا
به سوی ما بیا

