Bir Törenin Ardından…

Ankara Tabip Odası’nın girişimi ile 22 Mart 2024 Cuma günü, hizmetlerinin 40, 50 ve 60 yılını dolduran hekimlere özel Hizmet Plaketi töreni düzenlendi. Aylar öncesinden haberimiz vardı. İlk günden itibaren tuhaf bir heyecan kaplamıştı içimi. Törene birkaç gün kala ne yazık ki iki sınıf arkadaşımızı daha kaybettik, çok acı duyduk.

Şimdi törenin üzerinden dört gün geçiyor. Düşünüp durdum ne yazsam, nasıl yazsam? Kolay mı?

Karadeniz Ereğli’den geliyordum. Eşimle. O da Ankara Üniversitesi mezunu. Ankara’ya yaklaşınca kar lapa lapa yağmaya başladı. Aynı duyguya kapıldık. Eski Ankara’nın karlı kış aylarını özlemişiz meğer. Öğrencilik yıllarımızda kış günleri dolmuş bulamadığımızda ev arkadaşlarımızla Ayrancı’dan Kızılay’a, Sıhhiye’ye yürürdük.

Bir yıldız kaydı, bir dahi göçtü!

Dünyaya vasatlık egemen olmuştur; Vasat düşünceler, vasat hükümetler, vasat sanat, vasat edebiyat, vasat inanışlar… Garip denecek ölçekte kirletilen dünyanın bu hali doğal diye yansıtılan günümüzdeki toplumlara sıradanlık, tekdüzelik, düzeysizlik, düşünceden yoksunluk dayatılmıştır. Estetikten ve doğanın yansıması olan yaşamın farklı biçim, renk ve gönderilerinden oluşan algılardan, anlamlardan ve devinimlerden yoksunluk toplumlara pompalanmaktadır. İnsanoğlu, onun temel özelliklerinden biri olan doğayla iç içelikli yaratıcılıktan da uzaklaştırmış, yabancılaştırmıştır. Devletler yanında savaşlar, soykırımlar sıradan organize, sistematik ve planlı bir eylem olmuştur. İnsanları toplu halde aç ve susuz bırakıp öldürmek birilerinin hakkı diye tanınmıştır. Bu insanlıktan uzaklaşıp yabancılaşan dünyada, insanlar böcekten öte bir şey olarak görülmemekte bu devletler ve o devletlere egemen sermaye nezdinde. Ve insanlar bu tsunami dalgalarına benzer baskının altında boğulmamak için kafalarını bir anlığına çıkarıp derin nefes almaya çalışmaktalar. İşte böyle bir kirletilmiş, sıradanlaşmış, kokuşmuş düzen içinde güzellikten söz etmek delilik sayılır. Şiirden, resimden, müzikten kısacası insanı insan yapan sanattan söz etmek delilik sayılır. Dahi sanatçılar bu nedenle deliler kafilesindendir ve büyük bir dâhinin kaybı ise herhangi bir kayıp değil.

Dolunayın Çocukları üzerine…

Bir romanı okumaya başladığımda bazen “Sanırım bunu okumuştum,” diye geçer içimden. Ya da kendimi bulur, “Benim yazmak istediklerim bunlar” derim. Ya da yazar beni yazmış diye düşünürüm. İşte tam da böyle bir roman: “Dolunayın Çocukları”. Sıraladığım bu düşünceleri “Bu hepimizin bölük pörçük hikâyesidir!” alt başlığı ile yazar da baştan benimsemiş.

“Dolunayın Çocukları”, Haşim Hüsrevşahi’nin Kanguru Yayınlarından Mayıs 2025 tarihinde yayımlanan yeni romanı.

Evet, böyle başladım ama merak da ettim “ne ilgisi var?” diye. İlk başta ayrıntılı bir cami anlatımı… İlginç bölümlerin, kapıların tanıtımı, anlatımı… Düşündüm, yazarın önceki kitaplarında da böyle gizemli ayrıntılardan sonra ilginç olaylar çıkıyordu karşıma, “acaba?” diye düşüncelere daldım…