Kadınlar konuşmadıkları sürece…

Kadınlar konuşmadıkları sürece…[1]

Kadın rahmine dönüş ve hele anne rahmine dönüş (arzulansın ya da istem dışı kaotik dönüş olsun) nereden kaynaklandığı bilinmese de derin bir korkunun, büyük bir dehşetin sonucudur da aynı zamanda. Çok ilklere dönen ve oraya sığınan bir sürecin işaretçisi. Ancak “annesinin kanını usul usul emer ve bütün ihtiyaçları ve arzuları kendiliğinden karşılanır” nostaljisi, aynı zamanda hiçbir direnç göstermeyen, dölyatağı bir tabut olan, ölü bir kadına karşı dayanılması imkansız nekrofilik bir arzunun da belirtkesidir. Direnç göstermeyenin veya arzulananı direnmeden sunanın, sonsuz mutluluğa eriştirenin, hiçbir itiraz olanağı olmayanın dölyatağına girmek, dölyatağının bir tabut… Bir neyse daha!Dölyatağına girilen kadından tek bir sözcük duymamaktayız. Öykü, teksesli bir monologdur.

Cehennem, bizim arkaik belleğimizdeki ilk patlamanın ateşidir belki de. Arkaik avareliğimiz, sonsuza geri dönüş yolculuğumuzun bir parçasıdır. Acıların bel büktüğü, sırların volkanik gücüne dayanılmadığı, babaların acılar ve zehirli şarap miras bıraktığı bir ömürde, çaresizliğimiz bizi emekleterek anne rahmine kadar götürebilir demek. Dinginliği bulacağımızı sandığımız noktaya. Anne rahmi Medine-yi fazıla[2] olur diye. Öyle mi?

Öykülerin tarihi belki ilk cinayetle başlamış ve masumiyet maskesi altında gizlediğimiz pişmanlığın sersemliği kesintisiz sürmüştür. Öyleyse geri dönüp tarihi yeniden yazmalıyız.  Geri dönüp başka öyküler yazmalıyız ta ilk baştan başlayarak. İlk cinayeti kadın rahminde işlediğimize göre yolculuğa oradan başlamalıyız. Unutulmuş belleğimizdeki fotoğraf, tab edemeyeceğimiz kadar dehşet vericidir. Değil mi?

 Tarihi tecavüzlerimizi kim sorgulayacak, yükünü kim taşıyacak? Şimdi yatağa gidip dizlerimizi kucaklamalı mıyız yoksa otobüs gitmeden terminale mi koşmalıyız? İçimizdeki ikizlerimizi nerede unutacağız? Biz öykü erkekleri, imrendiğimiz ve yoksunu olduğumuz dölyataklarına daha kimleri konuk edeceğiz? Kadınlar konuşmadıkları sürece öykülerdeki cehennemin kapıları asla kapanmayacak. Öyle değil mi?


[1] Arkaik Nostalji, Yazarın Gölgesi! Sadık Hidayet: Ölüm, Kadın ve Kör Baykuş’un Yeniden Yazılışı kitabında, Sadık Hidayet’in Karanlık Oda öyküsü üzerine yazdığım eleştirel yazıdan, ss: 84-91, Kavis Yayınları)

[2] Arapça. Yeryüzü cenneti

Kadınlar konuşmadıkları sürece…” için bir yorum

  1. Anne rahmine dönüşü pek çok defa istedim hayatımda belkide harşeyin başladığı yere gitme arzusuydu bu belkide hiç başlamamasını sağlamaya çalışmaktı bu hayatın…” Öyleyse geri dönüp tarihi yeniden yazmalıyız. Geri dönüp başka öyküler yazmalıyız ta ilk baştan başlayarak.” yazdığınız bu cümle cümle öyle güzel anlatıyorki başka bir hayat hikayem olsun istedim geriye dönüp baktığımda…

Yorum bırakın