pazar sabahları evimizin balkonuna bir yıldız bir şiir bir de senin sevmelerini dizeriz
öyle bir curcuna yani
sokağımız birden kaybolunca gözünde öyle gülüyorsun ki güneş çarpıyor balıklarımın sırtına
her sağanaklı düşümde gerilmiş kanatlarının ebemkuşağı
seni sevmek başka bir masaldır
ilk okulunda kollarının ilk dersim bunu da yaz!
mağrur bir sipahi dayanır kapısına küskün saatlerinin hep unutkan çocuk
ateşi derinden yakarsın kuyularının melikler masalında ipi kes öyle düşeyim
bundandır mahallenin delikanlıları senin adımlarınla tespih çeker
senin hırsız bakışlarınla arılar kelebekler
boynun taze buğday başaklarını sürer dudaklarıma
ben ölünce hep öyle bak
bir yanım boştu çünkü sana yıkıldığımda
obamı yakıp çıkınımı boşaltırken bir yanım boştu
geceler hep böyle sessiz miydi böyle kahır çiçekleriyle kara?
taze ekmek pişiriyorsun bize
kurşun kalem veriyorsun elime
yanlışlarımı dişil dilinle siliyorsun
çocuklar doğarken gülüşlerinde bir sırım ipek olurum
seninle oynamaya yürek ya da![1]
seni sevmek başka bir masaldır
yazılarına duvar olurum istersen
hep öyle bak
haşim hüsrevşahi
[1] Köyümüz Hüsrevşah yöresinden bir koşmacadan: “ördeği bağlamaya ipek gerek, yar ile oynamaya yürek gerek.”