Az önce bir yazı aldım bu blogda. Çok duygulandım, onur duydum, sevindim ve adını koyamadığım bir “duruma” düştüm. Yazının altında Sayın Dilek Alıcı Kavraz’ın imzası var. Yazıyı gönderen ise okuma grubunun sorumlusu Sayın Günay UYSAL. Tek bir sözcük eklemeden, eksiltmeden, tek bir virgülüne dokunmadan sizinle paylaşmak istiyorum. Okuma grubundaki o güzel insanları saygı ve minnetle anarak!:
25 Nisan’da yaptığımız toplantının ardından yazdığım bu satırları, Günay’ın “iteklemesiyle” sizinle paylaşmak istedim.
“AŞK İKİ KİŞİLİK BİR ŞENLİKTİR”*
ÖLÜMÜ GÖZLERİNDEN GÖRDÜM
HAŞİM HÜSREVŞAHİ
Yedi sekiz yıldır devam eden, her ay önceden belirlenen bir kitabı okuyup, bazen kendi aramızda, bazen bir konukla, bazen de bizzat yazar ile samimi, doğal, hiçbir akademik niteliği olmaksızın, salt okur kimliğimizle edebiyat söyleşileri yaptığımız; içinde bulunmayı büyük şans addettiğim ve keyif aldığım bir okuma kulübümüz var. Nisan ayında İran edebiyatı okumaya karar verdik. Yine şahane bir denk gelme sayesinde (hayatta hiçbir şey tesadüf değil mi yoksa?), Haşim HÜSREVŞAHİ ve kitabı “Ölümü Gözlerinden Gördüm” ile tanıştık. Ne mutlu bize ki yazarı ile kitabını, İran’ı ve İran edebiyatını konuşma şansı elde ettik.
Haşim HÜSREVŞAHİ, 1950 Tebriz doğumlu. Esasen mesleği hekimlik; çocuk sağlığı uzmanı. Akademik kariyer ve uluslar arası alanda da isim yapmış olduğu mesleğine halen devam ediyor. Bir koltukta çok karpuz taşıyabilen farklı insanlardan biri o. Hekimliğinin yanı sıra yazar, çevirmen, aktivist kendisini tanımlayabilecek diğer sıfatlardan diğer bir kaçı. Bizim gördüğümüz ve tanıdığımız Haşim HÜSREVŞAHİ, son derece mütevazı, güler yüzlü, derinlikli, ana dili gibi Türkçe konuşan biri. Romanlarını önce Farsça yazmaya başlamış, sonra vazgeçip sil baştan Türkçe yazmış. İlginç bir bilgi aktarayım hemen. “Ölümü Gözlerinden Gördüm” isimli romanı, Türkçeden Farsça’ya çevrilmiş ama İran’da basılamamış. El yazması olarak “yer altı edebiyatı” olarak dolaşıma girmiş ve okuruyla buluşabilmiş. Nasıl açıklanır bu durum? “Acıklı” sanırım…